
Google bugün ana sayfasını, Türk sanatının unutulmaz ismi Abidin Dino'ya ayırdı. Öyle sıradan bir anma değil bu - adeta dijital bir sanat galerisi gibi karşılıyor bizi.
Dino'nun fırçasından çıkan o kendine has çizgiler, şimdi milyonlarca insanın karşısına çıkıyor. 1913'te İstanbul'da başlayan hayat hikayesi, Paris sokaklarında devam etmişti. Ah, Paris... Sanatın kalbinin attığı o şehir onu nasıl da değiştirmişti.
Sanatın Sınır Tanımayan Çocuğu
23 Mart 1913'te dünyaya gelen Dino, daha genç yaşta sanatın büyüsüne kapılmıştı. Ama öyle sıradan bir tutku değildi bu - içinde yanan ateş onu Rus yazar Troçki gibi isimlerle bile tanıştırmıştı. Garip ama gerçek!
1930'ların sonları... Dino için sürgün yılları. Sivas'a, sonra Diyarbakır'a uzanan bir yolculuk. Kim bilir, belki de bu gönülsüz seyahatler onun sanatını daha da derinleştirdi.
Paris'te Bir Türk Rüzgarı
1952'de Paris'e yerleşmesiyle başka bir dönem başladı Dino için. Orada Picasso, Tristan Tzara gibi sanat devleriyle aynı havayı soludu. Düşünsenize - bir Türk sanatçı, Avrupa'nın sanat camiasında kendine nasıl da yer açmıştı?
Elleri sadece resim yapmakla kalmadı. Heykel, karikatür, hatta film afişleri... Yetenekleri o kadar çeşitliydi ki, insan şaşırıp kalıyor. Sinema dünyasına kattığı afişler hala hatırlanıyor.
Eserleriyle Ölümsüzleşen Bir İsim
'İşkence', 'Savaş ve Barış', 'Atom Korkusu'... Her biri ayrı bir hikaye anlatıyor aslında. Dino'nun eserleri sadece resim değil, birer tarih belgesi gibi. Özellikle 'Atom Korkusu' adlı çalışması, soğuk savaş döneminin endişelerini yansıtıyor.
7 Aralık 1993'te aramızdan ayrıldığında, ardında sadece resimler değil, bir düşünce mirası bıraktı. Belki de en önemlisi buydu - sanatın gücüne olan sarsılmaz inancı.
Google'ın bu jesti, Dino'nun sanatının hala yaşadığını gösteriyor. Dijital çağda bile, gerçek sanatın değeri kaybolmuyor. Bugün milyonlar onun adını öğreniyor - tıpkı bir zamanlar Picasso'nun onun hakkında söylediği gibi: 'Bu genç Türk, sanatın geleceği.'