
Görmeyeli ne kadar değişmiş dedirten o an... Behzat Uygur, babası Nejat Uygur'un adeta ruhunu taşıyan bir pozla objektiflerin karşısına geçti. Sanki zaman durmuş, iki kuşağın sanat tutkusu tek karede buluşmuştu.
Kim bilir kaçıncı kez aynı soruyu duydu: "Babanızın izinden gitmek nasıl bir duygu?" Ama bu sefer cevap sözcüklerle değil, gözlerindeki o derin ışıkla verildi. Çocukluğundan beri tiyatro sahnesinde büyüyen bir isim için sanat, nefes almak kadar doğal olsa gerek.
Babadan Oğula Sanat Mirası
Nejat Uygur denince akla gelen o enfes mimikler, benzersiz espriler... Şimdi o enerji Behzat Uygur'da yaşıyor. "Bizim evde kahkaha tükenmezdi" diye anlatıyor Behzat Uygur. "Babam sahneye çıktığında herkes susardı. Şimdi ben aynı sessizliği yakalamaya çalışıyorum."
İşin garip tarafı? Nejat Uygur'un o meşhur "Amanın!" nidası, Behzat'ın ses tonunda yeniden hayat buluyor. Genetik mi desem, özenle kopyalama mı? Sanırım ikisi birden...
Sanatçı Ailenin Yeni Kuşağı
Uygur ailesi için tiyatro bir meslek değil, bir yaşam biçimi. Behzat Uygur'un çocukları da bu geleneği sürdürüyor. "Evde prova yaparken bazen karıştırıyorum" diye gülümsüyor. "Kimin hangi rolde olduğunu şaşırıyorum!"
Peki Nejat Uygur bugünleri görse ne derdi? Torunlarının sahne tozuna bulanmış ayaklarını, oğlunun babasından daha da büyük bir seyirci kitlesine ulaşmasını... Belki de sadece o meşhur göz kırpışını yapardı. Kim bilir?
Bir ailenin sanat serüveni böyle devam ediyor işte. Sahne tozu yutmak, seyircinin alkışını duymak... Uygur'lar için bu bir gelenek değil, bir tutku. Ve görünen o ki bu tutku, gelecek nesillere de aktarılacak.