
Bazen bir ülkenin sınırlarını aşan hikayeler vardır - tıpkı İranlı bir yönetmenin kamerasından yansıyanlar gibi. Kendisi, insanlığın ortak dilini yakalama konusunda oldukça iddialı: "Biz aslında aynı duygularla nefes alıyoruz" diyor.
Şiraz'da geçen çocukluğundan Tahran'ın karmaşık sokaklarına uzanan yolculuğu, onun hikaye anlatıcılığındaki en büyük ilham kaynağı olmuş. "Batılı izleyiciler bile karakterlerimde kendilerini buluyor" diye ekliyor, gözlerinde hafif bir gururla.
Sinemanın Evrensel Dili
Son filminde, bir babanın kayıp oğlunu arayışını anlatıyor. Basit görünen bu öykü aslında:
- Kültürler arası bir köprü
- Ortak insani değerlerin yansıması
- Coğrafyalar üstü bir arayış
Belgesel tadındaki kurgusuyla izleyiciyi içine çeken film, şimdiden birçok uluslararası festivalden davet almış durumda. (Ki bu da hiç şaşırtıcı değil!)
Zorluklar ve Fırsatlar
İran'da film yapmak elbette kolay değil. Sansür kuruluyla yaşanan gerilimleri "yaratıcılığımızı kamçılayan bir unsur" olarak tanımlıyor yönetmen. Şaşırtıcı bir şekilde, bu kısıtlamalar onu daha metaforik anlatımlara yönlendirmiş.
Peki ya gelecek? "Her hikaye evrensel bir yankı bulabilir" diyor, "yeter ki insan kalbinin derinliklerine inebilelim". Bir sonraki projesi için şimdiden Avrupalı ortaklarla görüşmeler yapıyormuş - kim bilir, belki de yeni bir kültürlerarası işbirliği doğacak.