
Göktürk Kağanlığı'nın efsanevi başkenti Ötüken, Orta Asya'nın gizemli topraklarında, adeta tarihin derinliklerinden gelen bir fısıltı gibi duruyor. Tam olarak nerede olduğu konusunda tartışmalar sürse de, çoğu tarihçi onu Moğolistan'ın kuzeyindeki ormanlık dağlık bölgede arıyor—belki de Khangai Dağları'nın eteklerinde bir yerde.
Ötüken sadece bir yer değil, Türk kimliğinin ve devlet geleneğinin ta kendisiydi. Orhun Yazıtları'nda bile adı geçen bu kutsal topraklar, kağanların tahtıydı ve Türkler için stratejik önemi tartışılmazdı. Bilge Kağan'ın sözleri hâlâ kulaklarda yankılanıyor: "Ötüken ormanında oturursan, ebediyen il tutarak öleceksin!"
Neden Bu Kadar Önemliydi?
Stratejik konumu, savunma avantajı ve bereketli topraklarıyla Ötüken, devletin sırtını dayadığı bir güç merkeziydi. Göktürkler için hem siyasi hem de manevi bir sembol olan bu topraklar, Çin'e karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin de kalbiydi.
Günümüzde ise Ötüken, Türk ve Moğol kültüründe hâlâ saygıyla anılıyor. Moğolistan'ın başkenti Ulan Bator'a yakın olması, onu tarih meraklıları ve araştırmacılar için ilgi odağı haline getiriyor. Kim bilir, belki bir gün arkeolojik çalışmalar bu kadim şehrin tam yerini gün yüzüne çıkaracak.
Ötüken—tarihin tozlu sayfalarında kaybolmamış, Türk milletinin hafızasında yaşayan bir efsane. Onun hikayesi, Orta Asya bozkırlarında hâlâ rüzgarla birlikte fısıldanıyor.