MHP Lideri Devlet Bahçeli'den, Türk dış politikasında adeta bir deprem etkisi yaratacak açıklamalar geldi. NATO üyeliğimizin artık bir 'sorgulama zamanının' geldiğini belirten Bahçeli, oldukça net ifadeler kullandı. Öyle ki, bu sözler Ankara'nın Batı bloğuyla olan ilişkilerinde yeni bir sayfanın aralanabileceğinin işareti gibi.
Bahçeli'nin dikkat çeken vurgusu şuydu: "Türkiye için her iki yöne de bakma zamanı gelmiş, hatta geçmektedir." Bu ifade, tek yönlü bir bağlılık yerine çok yönlü ve bağımsız bir dış politika arayışının altını çiziyor. Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalmak değil mesele, aksine her iki tarafla da dengeli ve milli menfaatler odaklı ilişkiler kurmak.
NATO'daki Çifte Standartlar Artık Kabak Tadı Verdi
Peki neydi bu açıklamaların arka planı? Bahçeli, ittifak içinde Türkiye'ye yönelik uygulanan 'çifte standartlar'dan rahatsızlığını hiç sakınmadı. Yıllardır süren bu ikiyüzlü tutumların artık katlanılamaz bir noktaya geldiği aşikar. Türkiye'nin güvenlik endişelerinin görmezden gelinmesi, terörle mücadelede yalnız bırakılması... Liste uzayıp gidiyor.
Şunu sormak lazım: Bir ittifak üyesinden beklenen dayanışma nerede? Bahçeli'nin isyanı aslında sokaktaki vatandaşın da isyanı. Türk milleti, can güvenliğiyle oynayanlara karşı verdiği mücadelede yalnız bırakılmayı asla kabul etmez.
Yeni Dönem: Stratejik Otonomi ve Denge Diplomasisi
Bahçeli'nin sözleri, Türkiye'nin 'stratejik otonomi' arayışının bir yansıması aslında. Artık hiçbir bloğun tam anlamıyla 'sadık üyesi' olmak yerine, kendi ayakları üzerinde duran, inisiyatif alan ve denge unsuru olan bir Türkiye var. Bu yeni dönemde diplomasi masasının her köşesi aktif şekilde değerlendirilmeli.
- Batı İttifakı: Tarihi müttefiklerle ilişkiler elbette önemini koruyor, ancak koşulsuz bir bağlılık söz konusu olamaz.
- Doğu ve Diğer Aktörler: Rusya, Çin ve diğer bölgesel güçlerle ilişkiler, milli çıkarlarımız doğrultusunda stratejik bir şekilde yönetilmeli.
- Bağımsız Karar Mekanizması: Nihai hedef, Türkiye'nin kendi kararlarını hiçbir dış baskı olmadan alabildiği bir egemenlik alanı yaratmak.
Kısacası, Devlet Bahçeli'nin bu çıkışı, sıradan bir siyasi açıklamanın çok ötesinde. Türkiye'nin uluslararası konumlanışına dair derin bir özeleştiri ve yeni bir yol haritasının ipuçlarını barındırıyor. Önümüzdeki günlerde bu sözlerin diplomasi koridorlarında nasıl yankılanacağını hep birlikte göreceğiz.
