Donald Trump yine bildiğimiz Trump - beklenmedik bir anda sahneye fırlayıp tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bu seferki hedefiyse dünyanın kanayan yarası Gazze oldu.
Eski Başkan, adeta bir gerilim filminden fırlamışçasına net konuştu: "Bu, Gazze için son şans." diyerek herkesi şoka uğrattı. Peki neydi bu son şansın detayları?
Tarih ve Saat Belli Oldu
Trump'ın açıklamasındaki en çarpıcı nokta, somut bir zaman dilimi vermesiydi. Önümüzdeki Çarşamba günü, saat tam 14:00'te - evet, yanlış duymadınız - tarafların masaya oturması gerektiğini söyledi. Bu kadar spesifik olması, diplomasi dünyasında pek alışıldık bir durum değil doğrusu.
"Ya bu saatte masada olurlar, ya da..." cümlesini tamamlamadı ama gerisini siz düşünün. O tipik Trump tarzıyla, her şeyi açıkça söylemedi ama söyledikleriyle de her şeyi anlattı.
Peki Ya Biden?
İşin ilginç yanı, şu an Beyaz Saray'da oturan ismin Joe Biden olması. Trump'ın bu hamlesi, sadece uluslararası diplomasiye değil, aynı zamanda iç politikaya da dokunuyor. Sanki "Bakın, ben olsaydım işler böyle yürürdü" der gibi.
Washington'daki bir kongre üyesinin dediği gibi: "Bu, tipik bir Trump manevrası - hem dış politikaya müdahil oluyor hem de rakibine gözdağı veriyor."
Bölgedeki Yankılar
Ortadoğu'da ise tepkiler karışık. Kimi çevreler Trump'ın müdahalesini olumlu karşılarken, bazılarıysa "İşe yarar mı?" diye soruyor. Gerçek şu ki, bölgedeki taraflar Trump dönemindeki politikaları pek unutmuş değil.
Filistinli bir analistin sözleri düşündürücü: "Trump'ın 'son şans' demesi, aslında kendi siyasi kariyeri için de son şans olabilir. Başarılı olursa kahraman, olmazsa... Neyse, gerisini siz tahmin edin."
İsrail tarafında ise resmi bir açıklama yok henüz. Ama kaynaklar, hükümetin bu gelişmeyi "ilgiyle" takip ettiğini söylüyor. Diplomatik dilde "ilgiyle takip etmek", genellikle "bekliyoruz, göreceğiz" anlamına gelir - biliyorsunuz.
Peki Ya Gerçekten İşe Yarar Mı?
Ah, işte milyon dolarlık soru bu! Diplomasi, bildiğiniz gibi, öngörülemez bir sanat. Trump'ın bu hamlesi ya tarih yazacak ya da tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gidecek.
Birleşmiş Milletler'den tanıdığım bir diplomatın fısıldadığı şu sözler kulaklarımda: "Trump'ın zamanlaması ilginç. Seçimler yaklaşırken böyle bir hamle... Tesadüf olabilir mi?"
Sonuç olarak, önümüzdeki Çarşamba günü saat 14:00'ü işaretleyin. Ya tarihe geçecek bir an yaşayacağız, ya da bir başka başarısız diplomatik girişimin hikayesini...
Trump'ın dediği gibi: "Bu son şans." Gerçekten mi öyle? Cevabı zaman gösterecek.
