Washington'dan gelen son veriler gözleri bir kez daha Amerika'ya çevirdi. Öyle ki, federal hükümetin borç yükü inanılmaz bir seviyeye ulaşarak 38 trilyon dolar eşiğini aştı. Bu rakam, adeta bir devletin finansal olarak ne kadar zorlandığının açık bir göstergesi.
Aslında durum hiç de iç açıcı değil. Hazine Bakanlığı'nın açıkladığı resmi verilere göre, ABD kamu borcu tam 38 trilyon 17 milyar dolar seviyesinde. Bu ne demek biliyor musunuz? Amerikan tarihinde görülmemiş bir seviye!
Peki Bu Devasa Borç Yükü Nasıl Oluştu?
İşin ilginç yanı, bu borcun büyük kısmı son birkaç yılda katlanarak arttı. Pandemi dönemindeki devasa harcama paketleri, altyapı yatırımları ve sürekli artan bütçe açıkları derken borç çığ gibi büyüdü. Sanki bir ailenin gelirinden fazla harcama yapması gibi, federal hükümet de gelirinin çok üzerinde harcama yapmaya devam ediyor.
Uzmanlar ise durumu oldukça endişeyle izliyor. Bazı ekonomistler, "Bu seviyeler sürdürülebilir değil" diye uyarırken, diğerleri faiz oranlarındaki artışın borç servisini daha da zorlaştırdığını belirtiyor. Yani borç faizleri bile başlı başına büyük bir yük haline gelmiş durumda.
Küresel Etkileri Ne Olacak?
Peki bu durum sadece Amerika'yı mı ilgilendiriyor? Hiç sanmıyorum! Dünyanın en büyük ekonomisindeki bu gelişmeler, küresel piyasaları doğrudan etkileme potansiyeline sahip. Doların değeri, uluslararası ticaret, yatırımların yönü - hepsi bu borç dinamiklerinden etkilenebilir.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler için durum daha da hassas. Amerikan hazine bonolarına yönelik talebin azalması veya faiz oranlarının daha da yükselmesi, bu ülkelerin borçlanma maliyetlerini artırabilir. Kısacası, Washington'daki bu borç krizi aslında hepimizi ilgilendiriyor.
Gelecekte ne olur bilinmez ama şu an görünen o ki, Amerikan ekonomisi tarihi bir borç yükü altında nefes almaya çalışıyor. Bu rakamların daha da artıp artmayacağını ise zaman gösterecek.
