Eylül ayı, Türkiye'nin imalat sektörü için hiç de iç açıcı geçmedi. Dürüst olmak gerekirse, rakamlar beklenenden bile kötü çıktı. İş dünyasının nabzını tutan PMI endeksi, 46.7 seviyesine gerileyerek adeta alarm zillerini çaldırdı.
Bu ne demek şimdi? Basitçe söylemek gerekirse, 50 seviyesinin altındaki her değer sektörün küçüldüğü anlamına geliyor. 46.7 ise... vay canına, bu ciddi bir daralma!
Her Şey Tersine Gidiyor
Ağustos'ta 47.9 olan endeksin daha da gerilemesi, işlerin yoluna gireceği yerde daha da kötüleştiğini gösteriyor. Sanki bir yokuş aşağı hızlanıyoruz gibi. Siparişler azalmış, üretim düşmüş, istihdamda ise durum hiç iç açıcı değil.
En can sıkıcı kısım? Maliyetler tavan yapmış durumda. Hammadde fiyatları, enerji maliyetleri, döviz kurları derken üreticiler adeta nefes alamıyor. Kimi işletmeler "zararına bile satalım da stoklar erisin" diye düşünüyor - bu kadar kötü yani.
İş Dünyasının İçinden Sesler
Ankete katılan yöneticilerin yorumları da hiç iç açıcı değil. "Talep yok" diyenler, "maliyetler katlandı" diye yakınanlar, "ne yapacağımızı şaşırdık" diyenler... Kafalar karışık, gelecek belirsiz.
Enflasyon meselesi ise apayrı bir dert. Fiyatlar öyle hızlı artıyor ki, kimse neye ne kadar mal edeceğini, ne kadara satacağını bilemiyor. Plan yapmak neredeyse imkansız hale gelmiş.
Peki ne olacak şimdi? Görünen o ki, önümüzdeki aylar da zor geçecek. Belki de en kötüsü, kimse "dibe vurduk, bundan sonra yükseliriz" diyemiyor. Çünkü dibin daha altı var mı, kim bilir?
İmalat sektörü - ki ekonominin bel kemiği sayılır - böyle giderse, hepimiz için sıkıntılı günler kapıda demektir. Umarım bir an önce toparlanmanın işaretlerini görürüz.