Japonya Merkez Bankası (BoJ), uzun süredir beklenen tarihi bir adım atarak negatif faiz politikasını sona erdirdi ve politika faiz oranını artırdı. 2007 yılından bu yana ilk kez gerçekleşen bu hamle, küresel finans piyasalarında yankı uyandırdı.
17 Yıllık Bekleyiş Son Buldu
BoJ, 18-19 Mart tarihlerinde gerçekleştirdiği Para Politikası Toplantısı'nın ardından açıklanan kararda, kısa vadeli politika faiz oranını -0.1'den 0.0 - 0.1 aralığına yükseltti. Bu kararla, 2016 yılından beri uygulanan negatif faiz dönemi resmen kapandı. Banka ayrıca, uzun vadeli devlet tahvili getirileri üzerindeki sert kontrolü gevşeterek, 10 yıllık tahvil getirisinin yaklaşık %1 civarında dalgalanmasına izin vereceğini duyurdu.
Kararın arkasında, Japonya'da ücret-fiyat döngüsünün güçlenmeye başlaması yatıyor. Şirketler ile sendikalar arasında yapılan bahar ücret görüşmelerinde (shunto) kayda değer ücret artışları sağlandı. Bu durum, Banka'nın sürdürülebilir ve istikrarlı bir şekilde %2'lik enflasyon hedefine ulaşma olasılığının arttığı yönündeki değerlendirmesini destekledi.
Finansal Koşullar Gevşek Kalmaya Devam Edecek
Japonya Merkez Bankası, aldığı bu normalleşme adımına rağmen, finansal koşulların destekleyici kalacağını vurguladı. Banka, faiz oranı artışının ardından bile para politikasının gevşek kalacağını ve ekonomiyi desteklemeye devam edeceğini açıkladı. Bu tutum, henüz erken bir sıkılaşma döngüsünün başlamadığının sinyalini veriyor.
Piyasa katılımcıları, BoJ'nin bu adımını büyük ölçüde beklentiler doğrultusunda değerlendirdi. Karar öncesinde, özellikle güçlü ücret artışları sonrasında, negatif faiz politikasından çıkılacağı yönünde güçlü spekülasyonlar vardı. BoJ Başkanı Kazuo Ueda'nın daha önceki açıklamaları da, politika değişikliği için veriye bağlı bir yaklaşım benimsediklerini göstermişti.
Küresel Piyasalara Etkileri ve Türkiye İçin Çıkarımlar
Japonya'nın bu hamlesi, dünyanın son büyük negatif faiz uygulayıcısının da bu politikadan vazgeçmesi anlamına geliyor. Karar, Japon yeni üzerinde değer kazandırıcı bir etki yapabilir. Daha güçlü bir yen, küresel finansman koşullarını etkileyebilir, çünkü düşük faizli yen ile yapılan 'taşıma ticareti' (carry trade) işlemleri daha az cazip hale gelebilir.
Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara etkisi ise kademeli olabilir. Japonya'dan çıkacak sermayenin yönü, küresel risk iştahı ve diğer büyük merkez bankalarının (özellikle Fed) politikalarına bağlı olarak şekillenecek. Ancak, BoJ'nin yavaş ve temkinli bir normalleşme yolunu tercih ettiği görülüyor. Bu da, ani ve sert sermaye hareketleri yerine, daha ölçülü bir geçiş sürecine işaret ediyor.
Sonuç olarak, Japonya Merkez Bankası'nın attığı bu adım, bir dönemin sonunu simgeliyor. Düşük enflasyon ve durgunlukla mücadele için uygulanan aşırı gevşek para politikalarından kademeli olarak uzaklaşmanın ilk sinyali olarak yorumlanıyor. Önümüzdeki dönemde, BoJ'nin enflasyon verilerini ve ücret artışlarının kalıcılığını yakından takip ederek hareket etmeye devam etmesi bekleniyor.