2025'te Doğumlar Yüzde 8,3 Azaldı: Nüfus Kendini Yenileyemiyor
Doğumlar 2025'te Yüzde 8,3 Düştü

Türkiye'nin nüfus dinamiklerinde kritik bir eşik aşılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) tamamladığı çalışma kapsamında ilk kez aylık olarak yayımlanan güncel veriler, doğumlardaki keskin düşüşü ve nüfusun kendini yenileme kabiliyetinin hızla yok olduğunu gözler önüne serdi.

Doğumlar Düşüyor, Ölümler Artıyor

2025 yılının ilk yedi ayında, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla doğum sayısı yüzde 8,3 oranında azalarak 503 bin 765 olarak kaydedildi. Öte yandan, aynı zaman diliminde ölüm sayıları ise yüzde 0,7'lik bir artışla 294 bin 824'e yükseldi. Bu veriler, doğal nüfus artış hızındaki daralmayı net bir şekilde ortaya koyuyor.

Ay Ay Doğum ve Ölüm Rakamları

2025 yılına ait aylık doğum istatistikleri şu şekilde gerçekleşti:

  • OCAK: 76 bin 728
  • ŞUBAT: 64 bin 423
  • MART: 68 bin 770
  • NİSAN: 66 bin 149
  • MAYIS: 69 bin 122
  • HAZİRAN: 73 bin 481
  • TEMMUZ: 85 bin 92

Ölüm sayıları ise aylık bazda şöyle dağıldı:

  • OCAK: 45 bin 617
  • ŞUBAT: 43 bin 249
  • MART: 44 bin 780
  • NİSAN: 40 bin 82
  • MAYIS: 39 bin 901
  • HAZİRAN: 38 bin 446
  • TEMMUZ: 42 bin 749

Nüfus Politikaları İçin Yol Gösterici Veri

Son on yılda doğurganlık hızında yaşanan keskin ve sürekli düşüş, Türkiye'nin nüfusunu yenileyebilme kapasitesini ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu gidişat, ülkenin geleceğine dair planlamalar için acil ve veriye dayalı nüfus politikaları geliştirilmesi ihtiyacını doğuruyor. İşte tam da bu ihtiyaca binaen, TÜİK tarafından idari kayıtlar kullanılarak hazırlanan ve yılda bir kez yayımlanan doğum ve ölüm istatistiklerinin, cari yıl için aylık olarak yayımlanması çalışmaları tamamlandı. Bu yeni veri akışı, politika yapıcılar için çok daha güncel ve dinamik bir yol haritası sunacak.

Uzmanlar, mevcut eğilimin devam etmesi halinde, sosyal güvenlik sisteminden iş gücü piyasasına, eğitimden sağlığa kadar pek çok alanda yapısal dönüşümler gerekeceğinin altını çiziyor. Doğurganlık hızındaki bu düşüşün arkasında yatan sosyo-ekonomik nedenlerin derinlemesine analiz edilmesi ve buna uygun teşvik mekanizmalarının hayata geçirilmesi, önümüzdeki dönemin en önemli gündem maddelerinden biri olacak gibi görünüyor.