
Dünya ekonomileri bir yandan enflasyonla boğuşurken, Türkiye'den inşaat sektörüne dair adeta bir destan yazıldı. Evet, yanlış duymadınız! Son iki yıla damga vuran bir başarı hikâyesinden bahsediyoruz.
Rakamlar öyle sıradan değil - tam tamına 300 bin konut! Bu sayı, birçok Avrupa ülkesinin neredeyse 5-6 yıllık üretimine denk geliyor. Peki nasıl oldu da böyle bir performans sergilendi? İşin sırrı, doğru politikalarla yerli müteahhitlerin azminin buluşmasında yatıyor.
Küresel Arenada Tek Ülke
Uluslararası verilere göre Türkiye, bu alanda dünyada tek ülke unvanını elde etti. Yani başka hiçbir ülke, bu kadar kısa sürede bu kadar çok konutu tamamlayamadı. Oldukça gurur verici, değil mi?
Konutların dağılımına baktığımızda ise tablo daha da ilginçleşiyor. Büyükşehirlerden Anadolu'nun küçük ama dinamik illerine kadar uzanan geniş bir yelpaze söz konusu. Her kesimden vatandaşın konut ihtiyacını karşılamaya yönelik kapsamlı bir hamle.
Ekonomiye Can Suyu
İnşaat sektörünün lokomotif etkisi malum. Yüzbinlerce kişiye istihdam, yan sanayilere hareketlilik... Bu devasa projeler, ekonomik anlamda da ülkeye adeta can suyu oldu. Beton demek istihdam demek, istihdam demek hareketlilik demek!
Uzmanlar ise bu durumu 'olağanüstü' olarak nitelendiriyor. Pandemi sonrası küresel tedarik zincirindeki aksaklıklara rağmen bu performans, gerçekten takdir edilesi. Tabii bir de enflasyonist ortamı düşünürsek...
Gelecek Projeksiyonları
Peki ya sonrası? Yetkililer, bu temponun devam edeceği sinyalini veriyor. Yeni projeler için start verildi bile. Hem de daha modern, daha çevreci ve daha akıllı konutlar!
Konut sahibi olmak isteyen vatandaşlar için de bu durum umut verici. Arzın artması, fiyatlar üzerinde de olumlu bir etki yaratabilir. En azından teoride öyle!
Kısacası, Türkiye inşaat sektöründe adeta bir fırtına gibi esiyor. Dünya bu başarının nasıl gerçekleştiğini konuşurken, biz yerli ve milli kaynaklarla neler yapılabileceğini bir kez daha görmüş olduk. İnanılmaz ama gerçek!