Dünya ekonomisinde fırtınalar estiren bir dönemde, Türk otomotiv sektörü adeta bir filtre gibi tüm zorlukları süzüp hedeflerine kitlenmiş durumda. Gerçekten de, bu sektör için söylenen 'lokomotif' tabiri hiç bu kadar yerinde olmamıştı.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan veriler gösteriyor ki -inanması güç ama- Türkiye'nin otomotiv devleri 2026 yılı için neredeyse 437 milyar dolarlık bir ihracat rakamını hedefliyor. Bu, şaka değil! Üstelik bu hedefe ulaşmak için çoktan yola koyulmuşlar bile.
Rakamlar Konuşuyor: İnanılmaz Bir Büyüme Hikayesi
2023 yılında 35.9 milyar dolar olan ihracatımız, bu yılın ilk çeyreğinde %12'lik bir artışla zaten fırlamış durumda. Aslına bakarsanız, bu büyüme hızı sektör temsilcilerini bile şaşırtmış olmalı. Kim derdi ki Türk otomotivi dünya pazarında bu kadar söz sahibi olacak?
Elektrikli araçlar konusunda ise durum daha da ilginç. Bildiğiniz gibi -veya belki bilmiyorsunuz- dünya otomotiv pazarı tam bir dönüşüm içinde. İşte tam bu noktada Türk üreticiler, elektrikli ve otonom araçlara yaptıkları yatırımlarla geleceği şekillendiriyor.
Avrupa Pazarında Türk Fırtınası
Avrupa'ya yapılan ihracatın %80'lere ulaşması, aslında Türk otomotivinin kalitesinin bir göstergesi. Çünkü Avrupalı tüketici -biliyorsunuz- oldukça seçici ve kaliteye düşkün. Bu pazarı memnun etmek kolay iş değil, ama görünen o ki başarıyoruz da!
Öte yandan, Orta Doğu ve Afrika pazarlarındaki büyüme potansiyeli gerçekten heyecan verici. Buralarda henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş fırsatlar var, ki sektör temsilcileri de bu fırsatların farkında.
Gelecek Planları: Yatırım ve İstihdam Artacak
Şimdi asıl mesele şu: Bu hedeflere ulaşmak için ne yapılıyor? Cevap basit aslında - Ar-Ge'ye yapılan yatırımların artırılması, üretim kapasitesinin genişletilmesi ve en önemlisi nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi.
Düşünsenize, otomotiv sektörü şu anda 500 binden fazla kişiye istihdam sağlıyor. 2026'ya kadar bu sayının daha da artması bekleniyor. Bu demek oluyor ki otomotiv, Türkiye'nin sadece ekonomisinde değil istihdamında da kritik rol oynuyor.
Son bir not: Küresel tedarik zincirindeki dalgalanmalar ve döviz kurlarındaki oynaklık elbette risk oluşturuyor. Ama sektör temsilcileri bu riskleri yönetmek için hazırlıklı görünüyor. Yani, 437 milyar dolar hayal değil, ulaşılabilir bir hedef!