
Bayburt'un yemyeşil yaylalarında, güneş adeta tepeden vururken, arıcılar için meşakkatli bir mesai başlıyor. Özel kıyafetlerini giyen bu emektar insanlar, kovanların başına geçiyor ve doğanın sunduğu en tatlı mucizeyi toplamak için çalışıyorlar. Sıcak havaya inat, ter döküyorlar ama her damlası değiyor.
Sabahın erken saatlerinde başlayan bu ritüel, aslında bir tür sabır testi. Arıların o meşhur 'dostane' uyarılarına rağmen, kovanlar açılıyor, petekler özenle çıkarılıyor. Kimi zaman bir kaçış, kimi zaman küçük bir dans... Çünkü arıcılık sadece bal toplamak değil, aynı zamanda doğayla bir tür uyum içinde olmak demek.
Lezzetin ve Şifanın Kaynağı
Bayburt'un yüksek rakımlı bölgelerinde yetişen çiçeklerden elde edilen bu ballar, adeta bir şifa deposu. Antibakteriyel özellikleriyle bilinen bu doğal mucize, özellikle kış aylarında soğuk algınlığına karşı koruyucu kalkan görevi görüyor. Tabii lezzeti de cabası!
Arıcılar, bu yılki hasattan oldukça memnun. "Geçen yıla göre verim daha iyi" diyorlar ama hemen ekliyorlar: "Ama bu işin garantisi olmaz". Doğanın insafına kalmış bir meslek onunki. Yağmur, rüzgar, çiçeklerin durumu... Her şey balın kalitesini ve miktarını etkiliyor.
Zorlu Koşullarda Üretim
40 dereceyi aşan sıcaklarda, üzerlerine giydikleri özel kıyafetlerle çalışmak hiç de kolay değil. Ter içinde kalıyorlar ama şikayet etmek yok. "Arılar bize alıştı, biz onlara" diye gülümsüyor bir arıcı. Yılların verdiği tecrübeyle, bu küçük canlılarla nasıl anlaşacaklarını çok iyi biliyorlar.
Hasat edilen ballar, özenle paketleniyor ve Türkiye'nin dört bir yanındaki sofralara ulaşmak üzere yola çıkıyor. Bayburt balının bu kadar özel olmasının sırrı ise bölgenin temiz havası ve zengin florasında yatıyor. Doğallığından hiçbir şey kaybetmeyen bu ballar, adeta birer sağlık iksiri.