Gözler bir kez daha zeytinyağı piyasasında! Geçtiğimiz sezon yaşanan beklenmedik kuraklık ve üretimdeki düşüş, fiyat etiketlerine yansımaya devam ediyor. Uzmanlar, önümüzdeki aylarda raflarda göreceğimiz tablonun pek de iç açıcı olmayabileceği konusunda hemfikir.
Aslında işin özü şu: İklim koşullarının getirdiği zorluklar, üreticiyi olduğu kadar tüketiciyi de direkt etkiliyor. Yağmur yağmadı mı? Ağaçlar yeterince su alamadı mı? İşte o zaman rekolte düşüyor ve arz talep dengesi alt üst oluyor. Bu sene de maalesef aynı senaryoyu izliyoruz.
Peki Ya Kalite?
Fiyatlar tırmanıştayken bir de kalite meselesi var tabii. Hakiki soğuk sıkım zeytinyağı bulmak neredeyse nadir bulunur bir lüks haline geldi. Piyasada 'saf' etiketiyle satılan birçok ürün, aslında beklenen lezzet ve aromadan oldukça uzak. Tüketicinin dikkatli olması şart!
Bir de işin ithalat boyutu var. Yurt dışından gelen zeytinyağları, yerli üretimin azlığını kapatmaya çalışsa da, hem fiyat hem de damak tadı açısından aynı şeyi sunmuyor. Yerli malı diyerek aldığınız bir ürünün etiketini mutlaka kontrol edin derim.
Uzman Görüşleri Ne Yönde?
Tarım ve orman bakanlığından gelen açıklamalar, stokların yeterli olduğu yönünde. Fakat sahada durum biraz daha farklı görünüyor. Üreticiler, maliyetlerin arttığından, emeğin karşılığını alamadıklarından şikayetçi. Bu da kaçınılmaz olarak son kullanıcıya yansıyor.
Peki çözüm ne? Belki de yerel, küçük üreticilere daha fazla destek vermek. Onların doğal yollarla, geleneksel methodlarla ürettiği zeytinyağlarını tercih etmek. Evet, belki biraz daha pahalı olacak, ama en azından ne yediğinizi bileceksiniz.
Sonuç olarak, zeytinyağı sepetimiz biraz sarsıntıda. Ama umutsuz değiliz. Belki de bu durum, hepimizin gıda tüketimi konusunda biraz daha bilinçlenmesine vesile olur. Ne dersiniz?
