
Dün akşam İstanbul'un siluetine bakanlar, gözlerine inanamadı. Galata Kulesi—o kadim bekçi—alışılagelmişin dışında bir ışık cümbüşüyle parlıyordu. Teknofest'in muhteşem ışık gösterisi, tarihi yapıyı adeta geleceğe taşımıştı.
Kim derdi ki 669 yıllık bu taş yapı, bir gün drone teknolojisi ve projektörlerle dans edecek? İşte o gece oldu. Gökyüzü, Türkiye'nin teknoloji yıldızının parladığının bir kanıtıydı.
Görenleri Hayran Bırakan Görsel Şölen
Projektörlerden yansıyan ışıklar kuleyi sararken, bir yandan da drone filosu havada desenler çiziyordu. Mavi, kırmızı ve beyaz ışıklar—Türk bayrağının renkleri—geceye adeta milli bir damga vurdu. İnsanlar cep telefonlarıyla bu anı ölümsüzleştirmek için yarışıyordu. Haklılardı da—çünkü bu, sıradan bir ışık oyunundan çok daha fazlasıydı.
Teknofest, sadece bir festival değil artık. O, bir tutku, bir hayal, belki de bir çılgınlık. Genç beyinlerin yerli ve milli teknolojiyle buluşma noktası. Ve Galata Kulesi de bu buluşmanın en görkemli sahnesi oldu.
Geçmişle Geleceğin Buluşması
Aslında düşününce—tarih kadar eski bir kule, geleceğin teknolojisiyle el ele vermişti. İnsan içinden "Bravo!" demeden edemedi. Bu gösteri, sadece göze hitap etmiyordu. O, Türkiye'nin teknolojideki iddiasını da göklere yazıyordu.
Festival alanında ise coşku doruktaydı. Binlerce genç, stantları dolaşıyor, yerli insansız hava araçlarını inceliyor, simülatörlerde uçuş deneyimi yaşıyordu. Hele bir de kulenin ışıl ışıl yandığını görünce—yüzlerdeki o gurur ifadesi tarif edilemezdi.
Teknofest sadece bir etkinlik değil—o, bir milletin kendisine olan inancının yeniden doğuşu. Ve Galata Kulesi de bu inancın en parlak sembolü olarak geceyi aydınlattı.