
Kim derdi ki bir mısır tarlasının arasında geçen çocukluk anıları, bir gün sanatın büyülü dünyasına açılan bir kapı olacak? Ayla Şamlı için tam da böyle oldu. Küçükken tarlalarda koşturduğu o günler, şimdi eserlerine hayat veriyor.
Mısır yapraklarını toplayıp kurutarak başladığı bu yolculuk, zamanla tutkuya dönüştü. "İlk denemelerim berbattı" diye gülüyor şimdi. "Yapraklar ya dağılıyordu ya da rengi soluyordu. Pes etmedim ama - deneye deneye doğru tekniği buldum."
Doğanın Dokunuşu: Eşsiz Eserler
Şamlı'nın atölyesine adımınızı attığınızda, doğayla sanatın nasıl bütünleştiğine şahit oluyorsunuz. Her köşede farklı bir hikaye anlatan eserler... Kimi zaman bir Anadolu köyünün samimi dokusu, kimi zaman masalsı bir manzara.
İşin en çarpıcı yanı? Hiçbir eser bir diğerine benzemiyor. "Doğa bize hep aynı malzemeyi verse de" diyor Şamlı, "her yaprak kendine has dokusu ve şekliyle bambaşka bir eserin kapısını aralıyor."
Zorluklar ve Zaferler
Bu yolculuk elbette çiçeklerle döşeli değildi. Başlangıçta çevresinden "Bunun neresi sanat?" diyenler oldu. Ama o inandığı yolda yürüdü. Bugün eserleri yurtiçi ve yurtdışında büyük ilgi görüyor.
- Mısır yapraklarını özenle topluyor
- Özel bir süreçle kurutuyor
- Her birini titizlikle işliyor
- Eşsiz kompozisyonlar oluşturuyor
"Sanatın malzemesi pahalı olmak zorunda değil" diye ekliyor. "Önemli olan gözlemlemek, hissetmek ve yaratmak..."
Gelecek Hayalleri
Şimdilerde gençlere workshoplar veriyor Şamlı. "Bu teknikle kendini ifade edenler çıkarsa ne mutlu bana" diyor. Bir de büyük hayali var: Eserlerini dünyanın dört bir yanına taşımak.
Kim bilir, belki bir gün New York'ta ya da Paris'te bir galeride, Ayla Şamlı'nın mısır yapraklarından doğan sanatıyla karşılaşacağız. O güne kadar, Anadolu'nun bu sıra dışı yeteneği üretmeye devam edecek.