
Gecenin karanlığında minareler arasında ışıklı yazılar... Kimi zaman bir ayet, kimi zaman bir dua, bazen de sadece 'Hoş geldin ey Ramazan' yazısı. Osmanlı'nın Ramazan gecelerine özgü bu büyüleyici gelenek, özellikle soğuk kış gecelerinde İstanbul'u adeta bir masal diyarına çevirirdi.
Peki nedir bu mahya? Aslına bakarsanız, bugünün reklam panolarının neredeyse 500 yıl önceki versiyonu diyebiliriz. Ama elbette çok daha anlamlı, çok daha estetik...
Işıklı Mesajların Tarihi
İlk kez 16. yüzyılda Fatih Camii'nde denendiği söyleniyor bu sanatın. O dönemde kandillerle yapılan ışık oyunları, zamanla inanılmaz bir sanata dönüşmüş. Öyle ki, mahyacılık Osmanlı'da bir meslek haline gelmiş.
Kış aylarında özellikle tercih edilmesinin sebebi ise basit: Hava erken kararıyor ve bu ışıklı mesajlar daha çok görülebiliyor. Cuma geceleri ise manevi atmosferin yoğunluğu, bu geleneği daha da özel kılıyor.
Nasıl Yapılırdı?
İki minare arasına gerilen iplere kandiller asılırmış. Bu kandiller öyle rastgele değil, harf harf dizilerek anlamlı cümleler oluşturulurmuş. Günümüzde elektrikle yapılsa da, o dönemin mahyacıları için bu iş gerçek bir ustalık gerektiriyormuş.
En meşhurlarından biri Sultanahmet Camii'ndeymiş. Ramazan'ın 15'inde 'Ya Şehr-i Ramazan', son gecesinde ise 'Elveda' yazısı görülürmüş. İstanbullular bu ışıklı mesajları görmek için adeta birbirleriyle yarışırmış.
Bugün unutulmaya yüz tutsa da, bazı camilerimizde bu gelenek yaşatılıyor. Belki de modern dünyanın koşuşturmacası içinde, böyle geleneklere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Ne dersiniz?