
Zaman su gibi akıp geçiyor, ama bazı isimler asla unutulmuyor. Âşık Gültekin de onlardan biri. Tam beş yıl oldu aramızdan ayrılalı, ama kelimeleri hâlâ yüreklerde yankılanıyor. Edebiyat dünyasının bu renkli siması, sadece yazdıklarıyla değil, yetiştirdiği öğrencilerle de iz bıraktı.
Dün düzenlenen anma etkinliğinde, sevenleri bir araya geldi. Kimi eski öğrencisiydi, kimi kitaplarıyla büyümüştü. Hepsi aynı duyguyu paylaşıyordu: "O, sıradan bir yazardan çok daha fazlasıydı." Gerçekten de öyleydi. Eğitimci kimliğiyle genç dimağlara dokunmuş, yazılarıyla da Türk kültürünün zenginliklerini geleceğe taşımıştı.
Bir Ömür Edebiyata Adanmış Hayat
Gültekin'in hayat hikâyesi, Anadolu'nun taşrasında başlayıp ülkenin dört bir yanına uzanan bir serüven aslında. Köy enstitülerinden aldığı ışıkla yola çıkmış, sonra o ışığı binlerce gence ulaştırmıştı. Eserlerinde işlediği konular — halk kültürü, insan ilişkileri, toplumsal değişim — hâlâ şaşırtıcı derecede güncel.
"Yazdıklarında öyle bir samimiyet vardı ki," diyor etkinliğe katılan bir seveni, "sanki karşında oturmuş, seninle sohbet ediyor gibi hissettirirdi." Belki de bu yüzden, kitapları hâlâ raflardaki yerini koruyor. Özellikle gençler arasında popülerliği hiç azalmadı.
Eğitimci Kimliği ve Mirası
Gültekin, sadece kağıda dökülen sözlerin değil, sınıflarda hayat bulan fikirlerin de ustasıydı. Öğrencileri onu "kelimelerin büyücüsü" diye anıyor. Ders anlatırken gözlerindeki o pırıltıyı unutamıyorlar. "Bize sadece edebiyatı değil, hayatı öğretti," diye ekliyor bir diğeri.
Anma töreninde konuşan bir edebiyat profesörü, Gültekin'in eserlerinin akademik çalışmalara nasıl ilham verdiğini anlattı. "Türk edebiyatının bu köşe taşı," dedi, "batılılaşma sancılarını en iyi anlatan kalemlerden biriydi."
Programın sonunda, Gültekin'in en sevdiği şiirler okundu. Katılımcılar, "Yazdıklarıyla yaşamaya devam edecek" diyerek ayrıldılar. Gerçekten de öyle. Beş yıl geçmiş olabilir, ama Âşık Gültekin'in mirası, taptaze duruyor.