
Tam 1002 yıl önceydi. O gün, o an, o toprakların kaderi sonsuza dek değişecekti. 26 Ağustos 1071 Cuma sabahı, Malazgirt ovasında çalan savaş boruları sadece bir muharebenin değil, bir milletin kader çizgisinin başlangıcıydı adeta.
Nasıl anlatmalı ki? Sultan Alparslan'ın, beyaz bir kefen giyerek ordusunun karşısına çıkışını... Ölümü göze aldığını, ya şehit olacağını ya da gazi olacağını haykırışını. İşte o an, askerlerinin moralini öyle bir yükseltmişti ki, Bizans'ın o koskoca ordusuna karşı iman dolu yüreklerle yürüdüler.
Sayılara Değil, İnanca Yenildiler
Romen Diyojen'in 200 bin askerlik dev ordusuna karşılık, Alparslan'ın sadece 50 bin askeri vardı. Ama inanç, sayılardan çok daha güçlüydü. Türk ordusunun hilal taktiğiyle Bizanslıları kuşatması, savaşın seyrini tamamen değiştirdi. Sanki bir satranç tahtasında ustaca yapılmış bir hamla gibiydi her şey.
Ve sonra... İmparator Romen Diyojen esir düştü. Alparslan'ın huzuruna getirildiğinde, muhteşem bir insanlık dersi yaşandı. Sultan, yenilgiye uğrattığı imparatora nasıl davrandı dersiniz? Onu affetti, saygı gösterdi ve serbest bıraktı. Tarihte eşine az rastlanır bir centilmenlik örneğiydi bu.
Anadolu'nun Kapıları Açılıyor
Malazgirt Zaferi, sadece bir toprak parçasının el değiştirmesi değildi. Hayır, çok daha ötesiydi. Anadolu'nun kapıları Türklere tamamen açılmıştı artık. Bu zaferle birlikte, bin yılı aşkın bir medeniyet yolculuğu başlıyordu. Adeta bu toprakların tapusu alınıyordu.
Peki ya sonrası? Romen Diyojen serbest bırakıldıktan sonra Bizans'a döndüğünde tahtını kaybetmişti. Üstelik gözlerine mil çekilerek cezalandırıldı. Tarihin acımasız ironisi değil mi bu? Yenildiği komutan tarafından affedilen imparator, kendi halkı tarafından cezalandırılıyordu.
Günümüze Uzanan Etkileri
Malazgirt Zaferi'nin yankıları sadece o dönemle sınırlı kalmadı. Bu zafer, Haçlı Seferleri'ni tetikledi belki ama aynı zamanda İslam dünyasında büyük bir sevinç yarattı. Anadolu'da Türk beylikleri kurulmaya başlandı ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu'nun temelleri atıldı.
Düşünsenize, o gün o ovada kazanılan zafer olmasaydı, belki de bugün bu topraklarda bambaşka bir tarih yazılıyor olacaktı. Tarihin kırılma anlarından biriydi Malazgirt. Anadolu'yu ebedi yurt yapan o büyük destanın başlangıcı...
1002 yıl sonra bile hala heyecanla anlatmamızın, gururla hatırlamamızın sebebi bu işte. Çünkü Malazgirt sadece bir zafer değil, bir varoluş hikayesidir. Bu topraklarda yaşayan herkesin ortak hafızasında yer eden, kimliğimizin şekillenmesinde rol oynayan kadim bir destandır.