
Sabah kahvenizin yanında bir lokum helvaya kim hayır diyebilir ki? Ama durun, bu altın sarısı lezzetin arkasında yatan hikâye sandığınızdan çok daha derin. Tam 8 asırdır damakları şenlendiren bu tatlı, sadece bir yiyecek değil, adeta tarih kokan bir kültür elçisi.
Tozlu Tarih Sayfalarından Günümüze
13. yüzyıl Anadolu'sunda başlayan serüveniyle helva, önce saray mutfaklarında kendine yer bulmuş. Sonra? Tabii ki halkın gönlünü fethetmiş. Un, yağ ve şeker üçlüsünün bu büyülü dansı, o dönemlerde sadece özel günlerde yapılan bir lüküsmüş.
İşin ilginci, helvanın Osmanlı'da sadece tatlı olarak tüketilmediğini biliyor muydunuz? Sabah kahvaltılarında bile yenirmiş! (Evet, şaşırdınız değil mi?)
Dünyaya Açılan Lezzet Kapısı
Osmanlı'nın geniş toprakları sayesinde helva, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya kadar yayılmış. Her bölge kendi damak zevkine göre uyarlamış bu lezzeti. Mesela Yunanistan'da 'halvas', Hindistan'da 'halwa' olarak karşımıza çıkıyor.
- İran versiyonu safranla renklendirilir
- Hint çeşitlerinde havuç ve bakliyat kullanılır
- Balkanlarda ise genellikle tahinli olarak tüketilir
Şimdi düşünüyorum da, helva kadar çok yol katetmiş başka bir tatlı var mı acaba?
Modern Zamanda Bir Gelenek
Günümüzde helva yapımı hâlâ büyük bir ustalık gerektiriyor. Kıvamını tutturmak için gereken sabır ve beceri, neredeyse bir sanat eseri yaratmak gibi. Ateşin derecesinden karıştırma hızına kadar her detay, sonucu doğrudan etkiliyor.
Son yıllarda şefler helvayı yeniden yorumluyor. Çikolatalısı, karamellisi, hatta tuzlu karamelli çeşitleri bile türedi. Ama bence hiçbiri annelerimizin yaptığı o sade helvanın yerini tutamaz - ne dersiniz?
Bir de şu var: Helva sadece lezzetiyle değil, anılarıyla da özel. Kimimiz için çocukluğun tatlı hatıralarını, kimimiz için kaybettiklerimizin ardından paylaşılan hüzünlü anları simgeliyor.