
Diyabetle yaşamak, özellikle de egzersiz konusunda, adeta bir denge sanatına dönüşüyor. Doğru hareket ettiğinizde hayat kaliteniz artıyor ama yanlış bir adım... İşte o zaman işler karışabiliyor.
Aslında mesele sadece spor yapmak değil. Doğru zamanda, doğru şekilde ve doğru ölçüde hareket etmek. Bunu başarabildiğinizde diyabetle dans etmeyi öğreniyorsunuz adeta.
Başlamadan Önce: Doktorunuzla Konuşun
Her şeyden önce şunu unutmayın: Sizin hikayeniz sadece size özel. Komşunun yeğeninin dayısının diyabet rejimi sizin için uygun olmayabilir. O yüzden ilk kural: Doktorunuza danışmadan asla!
Zamanlama Her Şeydir
Egzersiz için en uygun zamanı seçmek, kan şekeri yönetiminde en kritik noktalardan biri. Yemeklerden sonraki 1-2 saat içinde yapılan fiziksel aktivite, adeta insülin gibi çalışıyor. Ama aç karnına spor? Aman dikkat! Hipoglisemi riski kapıda bekliyor olabilir.
Hangi Egzersiz, Ne Kadar?
Tempolu yürüyüş mü, yüzme mi, yoga mı? Aslında hepsinin yeri ayrı. Haftada en az 150 dakika orta şiddette aerobik aktivite öneriliyor. Ama işin sırrı, bunu haftaya yaymak. Her gün 30 dakika yerine, haftada 5 gün 30'ar dakika çok daha etkili.
Kan Şekeri Kontrolü: Ölçmeden Olmaz
Egzersiz öncesi, sırası ve sonrasında kan şekerinizi ölçmek artık bir seçenek değil, zorunluluk. 100 mg/dL'nin altındaysanız, küçük bir ara öğün şart. 250 mg/dL üzerinde ise, egzersizi ertelemek en akıllıcası.
Yanınızda Ne Bulunmalı?
Diyabet kimliği, hızlı etkili karbonhidrat kaynağı (meyve suyu, kesme şeker), su... Bunlar olmadan asla evden çıkmayın. Unutmayın, hazırlıklı olmak her zaman kazandırır.
Ayak Bakımı: Gözden Kaçan Detay
Egzersiz sonrası ayaklarınızı kontrol etmeyi asla ihmal etmeyin. Küçük bir kesik veya su toplaması, büyük sorunlara davetiye çıkarabilir. Doğru ayakkabı seçimi ise olmazsa olmaz.
Diyabetle yaşamak bir maraton, sprint değil. Kendinizi yormadan, pes etmeden, sabırla devam etmek gerekiyor. Doğru egzersizle bu yolculuk çok daha keyifli hale gelebilir. Denemeye değer, değil mi?