Şu acımasız gerçekle yüzleşelim: Türkiye'de kalp krizi, Avrupalı akranlarımızdan tam üç yıl önce kapımızı çalıyor. Evet, yanlış duymadınız - bizde ortalama 56 yaşında başlıyor bu kabus, Avrupa'da ise 59'unda. Aradaki o küçük gibi görünen üç yıl, aslında koskoca bir ömür farkı demek.
Peki neden? İşin uzmanları, yani kardiyologlar, bu erken davetsiz misafirin arkasında yatan nedenleri tek tek sıralıyorlar. Aslında hepimizin az çok tahmin ettiği ama görmezden geldiği o bildik suçlular:
- Sigara içmek - hem de hiç çekinmeden
- Hareket etmemek, spordan kaçmak
- Stresli bir yaşam tarzını benimsemek
- Ve tabii ki sağlıksız beslenme alışkanlıkları
Rakamlar Konuşuyor: Durum Vahim
Türk Kardiyoloji Derneği'nin verileri gerçekten iç karartıcı. Ülkemizde her yıl yaklaşık 200 bin kişi kalp krizi nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu sayı, trafik kazalarından ölenlerin neredeyse 20 katı! Düşünsenize, sessiz sedasız ilerleyen bir salgınla karşı karşıyayız.
Prof. Dr. Timur Timurkaylan'ın dediği gibi, "Avrupa'dan 3 yıl erken gelmesi tesadüf değil." Zaten kendisi de meslektaşlarıyla birlikte yıllardır bu konuda alarm zilleri çalıyor. Ama kim dinliyor?
Peki Çözüm Ne?
Aslında cevap çok basit - hayat tarzımızı değiştirmek. Kolay mı? Hayır. Ama imkansız da değil. İşe şunlarla başlayabiliriz:
- Sigarayı bırakmak - evet, zor biliyorum ama denemeye değer
- Her gün en az 30 dakika yürüyüş yapmak
- Akdeniz tipi beslenmeye geçmek - zeytinyağlılar, balık, bol sebze
- Stresi yönetmeyi öğrenmek - meditasyon, hobi, ne işe yarıyorsa
- Düzenli check-up yaptırmak - "bana bir şey olmaz" demeyi bırakmak
Belki de en önemlisi, şu meşhur "Türk kahvaltısı" kültürümüzü gözden geçirmemiz gerekiyor. Aşırı yağlı, tuzlu ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme, damarlarımızı yavaş yavaş tıkayan en büyük düşman.
Sonuç olarak, kalp krizi artık sadece yaşlıların hastalığı değil. Genç yaşlı demeden hepimizin kapısını çalabilir. Ama iyi haber şu: Önlemek, tedavi etmekten çok daha kolay. Yapmamız gereken tek şey, bugünden itibaren harekete geçmek.