Gün geçmiyor ki Aile Sağlığı Merkezleri'ndeki yoğunluk biraz daha artmasın. Öyle ki, çalışanlar için izin almak neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Sanki bir maraton koşuyorlar ama bitiş çizgisi sürekli uzaklaşıyor.
Durum o kadar vahim ki, bazı merkezlerde çalışanlar aylardır izin yüzü göremiyor. "İzin mi? O da ne?" diye soracak hale geldik diyor bir çalışan, sesindeki yorgunluk her halinden belli.
Randevu Tsunamisi Altında Nefes Alamıyorlar
Vatandaşların ASM'lere akın etmesiyle birlikte randevu sayıları adeta patlama yaşamış. Tabii bu durum, çalışanların üzerindeki yükü katlayarak artırıyor. Bir düşünün: sabah erkenden başlayan mesai, akşam geç saatlere kadar sürüyor. Ara vermek? Unutun gitsin!
Öğle arası diye bir şey kalmamış neredeyse. Sandviçler masada, çaylar soğumuş bekliyor - kimin vakti var ki içmeye?
Çözüm Vaadi Beklentiyi Artırdı Ama...
Geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanlığı'ndan gelen "çözüm bulacağız" açıklaması herkeste bir umut yarattı elbette. Fakat iş pratiğe dökülünce, bekleyiş yine bekleyişe dönüştü. Bakanlık yetkililerinin masasında bir sürü dosya var belli ki, ama ASM çalışanlarının sorunları acil olanlardan.
Şu anki sistemde, izin almak için neredeyse mucize gerekiyor. Çalışanlar arasında dönen bir espri var: "İzin alabilmek için önce kendi replacement'ını bulman lazım!" diyorlar. Komik mi? Evet. Ama acı gerçeği yansıtıyor.
Peki Bu Yoğunluk Nereden Kaynaklanıyor?
Aslında cevap basit: herkes ASM'lere akın ediyor. Rutin kontroller, aşılar, reçete yenilemeler... Liste uzayıp gidiyor. Merkezlerin kapasitesi ise bu yoğunluğu kaldıracak durumda değil maalesef.
- Randevu sayıları %40 arttı
- Çalışan başına düşen hasta sayısı ikiye katlandı
- İzin kullanım oranları %70 düştü
Bu rakamlar sadece istatistik değil - gerçek insanların gerçek hayatları.
Çözüm Önerileri Masada Ama Uygulama Yok
Birkaç ay önce sunulan öneriler arasında yeni personel alımı, randevu sisteminin revize edilmesi ve esnek çalışma saatleri gibi maddeler vardı. Ancak bunların hiçbiri henüz hayata geçirilmiş değil. "Kağıt üzerinde güzel duruyorlar ama pratikte? Sıfır!" diye yakınıyor deneyimli bir hemşire.
Belki de en can alıcı nokta şu: sağlık çalışanları kendi sağlıklarını riske atıyorlar. Yorulan, tükenen, dinlenemeyen bir ekip nasıl kaliteli hizmet verebilir ki? Bu kısır döngüden çıkış yolu aranmalı artık.
Çalışma Bakanlığı'nın söz verdiği çözümler için geri sayım başladı diyebiliriz. ASM çalışanları ise iki eli böğründe bekliyor - hem hastalarına bakıyorlar, hem de kendileri için bir çözüm gelmesini umuyorlar.