
Kim derdi ki bir sokak, insanların hayatına bu kadar dokunabilir? El Hacer Sokağı, İstanbul'un kalbinde adeta bir yaşam laboratuvarı gibi. Sabahın erken saatlerinde fırından yayılan taze ekmek kokusuyla uyanan mahalle, akşamları ise çay demlenen çaydanlıkların şarkısıyla noktalanıyor.
Bir Sokak, Binbir Hikaye
Burasi öyle bir yer ki, her kapının ardında farklı bir dünya gizli. Komşular birbirine sadece "merhaba" demekle kalmıyor, bazen bir çorba kasesi kadar yakın oluyorlar. Kimi zaman dertleşiyorlar, kimi zaman da kahkahalar sokagi inletiyor.
"Biz burada sadece evlerde değil, yüreklerde de yaşıyoruz" diyor 20 yıllık sakinlerden Emine Teyze. Haklı da... Çünkü bu sokakta:
- Çocukların oyun çığlıkları betonlara renk katıyor
- Yaşlılar banklarda anılarını tazeliyor
- Gençler gelecek hayallerini paylaşıyor
Renklerin Dansı
Binaların cepheleri adeta bir sanat galerisi gibi. Mavi, sarı, pembenin en canlı tonları birbiriyle kucaklaşmış. Kapı önlerindeki saksılar ise mahallenin sessiz sakinleri - her biri bakımlı, her biri gururlu.
Pazar sabahları ise bambaşka bir alem bura. Manav tezgahları renk cümbüşü, balıkçının bağrışları ritim tutuyor. "Taze simit!" diyen ses ise mahallenin sabah alarmı adeta.
Bir Kültür Mozaiği
Kimisi 40 yıldır burada, kimisi dün taşınmış. Ama hepsi aynı potada eriyor. Ramazan davulcusundan bayram şekerine, her gelenek yaşatılıyor burada. Komşuluk ilişkileri öyle güçlü ki, kimse kimseyi kapıcıya bırakmıyor paketini.
Mahalle bakkalı Cemal Amca ise adeta bir tarih ansiklopedisi: "Eskiden bu sokakta..." diye başlayan cümlelerle geçmişe yolculuk ettiriyor müşterilerine. Ve tabii ki her alışverişin yanında bir çay ikramı - olmazsa olmaz!
Akşamüstleri ise sokak yavaş yavaş bir başka kimliğe bürünüyor. Pencerelerden yükselen yemek kokuları, televizyon sesleri... Sanki her ev bir diğerine gizli mesajlar yolluyor.