
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kapalı kapılar ardındaki konuşmasının basına sızdırılması, siyasi gündeme bomba gibi düştü. Olayın merkezinde ise gazeteci İsmail Saymaz var. Bahçeli'nin sözlerini yayınlayan Saymaz'a yönelik tepkiler, adeta sel gibi aktı.
"Her ipte cambazlık yapan bir gazeteci" diye nitelendirilen Saymaz, bu kez de MHP liderinin sözlerini sızdırmakla suçlanıyor. Peki, gerçekten de öyle mi? Yoksa bu, basının görevini yapmasına yönelik bir saldırı mı?
Bahçeli'nin Öfkesi ve Basın Özgürlüğü
Bahçeli'nin özel toplantıda sarf ettiği iddia edilen sözler, basında geniş yankı buldu. Kimileri bunu "dedikodu" olarak nitelendirirken, kimileri de "kamusal bir görev" olarak değerlendirdi. İşin ilginç yanı, bu tür sızıntıların siyasette yeni bir şey olmaması. Ama her seferinde aynı tartışmalar alevleniyor.
Saymaz'ın bu haberi yaparken ne kadar doğru bir yöntem izlediği de sorgulanıyor. Acaba bu, gerçekten bir haber mi, yoksa maksatlı bir manipülasyon mu? Basın etiği açısından bakıldığında, cevap pek de net değil.
"Her İpte Cambazlık" İddiası
MHP çevrelerinden gelen tepkiler oldukça sert. "Her ipte cambazlık yapıyor" ifadesi, Saymaz'ın geçmişteki bazı haberleri için de kullanılmıştı. Peki, bu eleştiriler haklı mı? Yoksa siyasi bir hedef gösterme mi?
Basın mensupları arasında bu konuyla ilgili farklı görüşler var. Kimi meslektaşları Saymaz'ı savunurken, kimi de "sınırların aşıldığını" düşünüyor. Ortada bir gri alan var ve bu alan, siyasetle basın arasındaki o ince çizgiyi hatırlatıyor.
Sonuç olarak, bu olay Türkiye'de basın özgürlüğü ve siyaset ilişkisinin ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Belki de asıl sorulması gereken, "Bu tür sızıntılar demokrasiye ne kazandırıyor?" sorusudur.