Almanya’nın dış politikası, son dönemde adeta bir fırtınanın göbeğinde. Özellikle İsrail’e yönelik tutum, bazı diplomatların kabuslarına giriyor desek yanlış olmaz. Kimileri için bu durum, bir vicdan muhasebesi; kimileri içinse resmen bir kırmızı çizgi.
Duyduk duyalı, Berlin’deki koridorlarda fısıltılar dolaşıyor. "Bu kadar da olmaz" diyenlerin sayısı hiç de az değil. Hükümetin İsrail politikası, bazı büyükelçilik çalışanlarını o kadar germiş ki, içten içe kaynayan bir kazan gibi. Peki, bu durum ne zamana kadar sürecek?
Diplomatik Çemberdeki Huzursuzluk
Olayın detaylarına inince, işin rengi daha da belirginleşiyor. Bazı kaynaklar, özellikle Ortadoğu konusunda deneyimli diplomatların, mevcut politikayı "dengeden yoksun" bulduğunu fısıldıyor. Kimi çevrelerde bu tutum, "tek taraflılıkla" suçlanıyor – ki bu da işin içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor.
Şimdi soru şu: Bu rahatsızlıklar, bir iç isyana dönüşür mü? Yoksa sadece koridorlardaki mırıldanmalarla mı sınırlı kalacak? Cevap henüz net değil, ama şurası kesin: Diplomasi dünyasında bu tür gerilimler, genelde sessiz sedasız patlak verir.
Politika mı, Prensipler mi?
İşin ilginç yanı, bazı bürokratların bu politikayı "prensiplerle bağdaşmadığı" gerekçesiyle eleştirmesi. "Almanya’nın geleneksel denge politikası nerede?" diye soranların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Öyle ki, kimi çevrelerde "Acaba bu tutum, iç siyasetin bir uzantısı mı?" sorusu bile dillendiriliyor.
Tabii bir de şu var: Tüm bu tartışmalar, uluslararası arenada Almanya’nın imajını nasıl etkileyecek? Zira diplomasi, bazen satranç oyununa benzer – bir hamlenin yankıları, uzun süre devam edebilir.
Sonuç olarak, Berlin’deki bu iç çekişmeler, sadece birkaç diplomatın rahatsızlığından ibaret değil. Daha büyük bir resmin parçası adeta. Peki, bu tablo nasıl sonlanacak? Cevabı zaman gösterecek...
