İstanbul, bugünlerde dünya diplomasisinin kalbinin attığı yer haline geldi desem abartmış olmam. Neredeyse her köşe başında farklı dillerden konuşmalar duyabiliyorsunuz - özellikle de Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğinde gerçekleşen o kritik Gazze zirvesinden sonra.
Bakan Hakan Fidan'ın üslubuna bayılıyorum doğrusu. O bildiğiniz diplomatik jargonun dışına çıkıp, insanın yüreğine dokunan cümleler kuruyor. "Artık bu insanlık dramına son vermek zorundayız" derken, sadece bir bakan değil, adeta tüm insanlığın vicdanı konuşuyordu.
Zirveden Notlar: Beklenmedik Gelişmeler
Toplantıda kimler yoktu ki? Arap ülkelerinden, Avrupa'dan, uluslararası kuruluşlardan... Herkesin yüzündeki o tedirgin ifade, meselenin ne kadar can yakıcı olduğunu anlatmaya yetiyordu aslında.
- İnsani yardım koridorlarının acilen genişletilmesi
- Sivillerin korunması için somut adımlar
- Kalıcı barış için yol haritası
- Bölge ülkeleriyle koordinasyon
Fidan'ın şu sözleri hâlâ kulaklarımda: "Biz sadece seyirci kalamayız. Türkiye olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız." Bu kadar net, bu kadar kararlı.
Türkiye'nin Hamleleri: Beklenen mi, Beklenmeyen mi?
Aslında şunu fark ettim - Türkiye son dönemdeki diplomatik hamleleriyle tam anlamıyla 'köprü ülke' konumunu pekiştiriyor. Doğu ile Batı arasında, Kuzey ile Güney arasında... Kimileri bunu 'denge politikası' olarak adlandırıyor ama bence durum daha karmaşık.
Zirvede konuşulanlar öylesine önemliydi ki, odadan çıktığımda kendimi bir anda Boğaz'ın serin rüzgarına bıraktım. İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba bu çabalar bir sonuç verecek mi? Yoksa her şey yine 'göstermelik' mi kalacak?
Bir yandan umutlanıyorsunuz, bir yandan da içinizde bir kuşku... Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: Türkiye'nin bu konudaki ısrarı ve insani diplomasi vurgusu, gerçekten takdire şayan.
Peki Ya Sonrası?
Toplantı bitti, basın açıklaması yapıldı, herkes dağıldı. Ama asıl mesele şimdi başlıyor bence. Bu zirveden çıkan kararların hayata geçirilmesi, uygulanması... İşte tüm zorluk burada yatıyor.
Fidan'ın dediği gibi, "Sözler yetmez, aksiyon gerekli." Bakalım önümüzdeki günlerde neler göreceğiz. Belki de -umarım- bu sefer farklı olur.