
Tam yüz yıl önce, İsviçre'nin Lozan kentinde tarihi bir sayfa açıldı. Masada oturan herkesin tek bir ortak dileği vardı: kalıcı barış. Peki, bu kadar farklı çıkarların çarpıştığı bir dönemde, nasıl oldu da herkes aynı şeyi istedi?
Bir Diplomasi Şaheseri: Lozan
Şimdi düşünün: Bir yanda savaş yorgunu devletler, diğer yanda yeni bir dünya düzeni kurma telaşı. İşte Lozan tam da böyle bir atmosferde şekillendi. Kimileri için bir hezimet, kimileri içinse büyük bir zaferdi. Ama unutmayalım ki, her iki taraf da -evet, tarafların hepsi- en azından kağıt üzerinde barış istiyordu.
O günlerin diplomatları, bugünküler gibi tweet atmıyordu belki ama kalemleriyle adeta kılıç kuşanmışlardı. Her madde, her virgül saatlerce tartışılıyordu. Ve işin ilginci, bu sert tartışmaların ortasında bile taraflar bir noktada hemfikirdi: Savaş bitsin istiyorlardı.
Tarihin Perde Arkası
• Gizli görüşmelerde neler konuşuldu?
• Hangi delegeler birbirlerine şahsi mektuplar yazdı?
• Masadan kalkıp gidenler oldu mu?
Bunlar resmi tarih kitaplarında pek yer bulmayan detaylar. Ama işin aslı, Lozan'da herkesin yüzü gergin, yüreği umut doluydu. Bir yandan millî çıkarlar, diğer yandan insani kaygılar... Tuhaf bir denge oyunuydu adeta.
Şimdi bize düşen, o günlerin tozlu sayfalarını aralarken, bugünün dünyasına da ışık tutmak. Belki de Lozan'dan alınacak en büyük ders şu: En sert müzakerelerde bile ortak bir zemin bulunabilir. Tabii gerçekten istenirse...