
Dünya sahnesinde insanlık adına nutuklar atanların perde arkasındaki yüzleri her geçen gün daha net ortaya çıkıyor. Öyle ki, Batı'nın o meşhur 'insanlık' naraları artık kulakları tırmalıyor.
Ersin Çelik'in son açıklamaları ise bu yalnızca bir yalan değil, organize bir aldatmaca olduğunu gösteriyor. Sumud Filusu hadisesi üzerinden Batı'nın ikiyüzlülüğünü anlattı ve insanlık dersi vermeye kalkanların aslında nasıl bir insanlık dramının baş aktörleri olduğunu belgeleriyle ortaya koydu.
Bir Geminin Yolculuğu ve Arkasındaki Karanlık Oyunlar
Sumud Filusu... İsmi bile bir direniş hikayesini fısıldıyor aslında. Filistin'e insani yardım götürmek için yola çıkan bu gemi, uluslararası sularda adeta bir insanlık testine dönüştü. Batı medyasının görmezden geldiği, diplomatların üstünü örtmeye çalıştığı gerçekler, şimdi Ersin Çelik'in anlattıklarıyla gün yüzüne çıkıyor.
Çelik'in ifadeleri öyle sıradan bir eleştiri değil, adeta bir belgesel niteliğinde. "Batı'nın humanizm yalanı çöktü" derken aslında yıllardır süren bir aldatmacanın final sahnesini izliyoruz.
İnsani Yardım mı, Politik Baskı mı?
Şimdi düşünün: Bir yardım gemisine uluslararası sularda yapılan müdahalenin mantığı nedir? İnsani yardımı engellemenin siyasi gerekçesi olabilir mi? Aslında cevap basit: Olamaz. Ama oluyor işte.
Çelik'in altını çizdiği nokta tam da bu. Batı'nın insan hakları söylemleri ile eylemleri arasındaki uçurum artık gizlenemeyecek kadar büyük. Bir yanda Filistinli siviller için endişe duyduklarını söyleyenler, diğer yanda onlara yardım ulaştırmaya çalışan gemilere engel olanlar...
Medyanın Suskunluğu ve Gerçeklerin Ortaya Çıkışı
Peki ya medya? Anaakım Batı medyası bu hadisede neredeydi? Cevap: Genellikle olayları çarpıtarak veya görmezden gelerek. Sumud Filusu'nun yaşadıkları, medyanın tarafsızlık iddiasının da ne kadar havada kaldığını gösterdi.
Ersin Çelik'in açıklamaları işte bu noktada çok değerli. Olayın perde arkasını, yaşanan hukuk ihlallerini ve uluslararası toplumun ikiyüzlü tavrını belgeleriyle ortaya koyuyor. Adeta Batı'nın insan hakları söyleminin içinin nasıl boşaltıldığının canlı bir örneği bu.
Peki Ya Sonra? Ne Olacak?
Asıl soru şu: Bu ifşaatların ardından ne değişecek? Batı kamuoyu kendi hükümetlerinin bu çifte standartlarını görecek mi? Yoksa her zamanki gibi medyanın susturucu etkisi mi devreye girecek?
Belki de en önemli nokta: Artık insanlık adına konuşanların eylemleriyle yüzleşme zamanı geldi. Sumud Filusu'nun hikayesi sadece bir gemiye yapılan müdahale değil, aslında tüm bir sistemin çöküşünün simgesi.
Ersin Çelik'in bu çıkışı, uluslararası arenada yankı bulacak türden. Batı'nın insan hakları ve demokrasi söyleminin arkasındaki gerçek yüzü gösteriyor. Ve işin acı tarafı, bu yalnızca bir örnek. Dünyanın dört bir yanında benzer senaryolar oynanmaya devam ediyor.
Son söz: İnsanlık dersi vermeye kalkanların önce kendi sicillerine bakması gerekiyor. Sumud Filusu'nun yaşadıkları, bu sicilin ne kadar karanlık olduğunun sadece küçük bir göstergesi...