
Dünya, Filistin'de yaşananları görmezden gelmeye devam ederken, bir halkın geleceği adım adım yok ediliyor. Sistematik bir şekilde ilerleyen bu politikalar, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarına dönüşüyor.
Bir Halkın Var Olma Mücadelesi
Filistinliler için her gün yeni bir direniş hikayesi yazılıyor. Topraklarından koparılan, evleri yıkılan, çocukları öldürülen bir halkın trajedisi... Belki de en acı olanı, bunların 'olağan' karşılanmaya başlaması.
Şu rakamlar bile durumun vahametini anlatmaya yetiyor:
- Son 10 yılda 5 binden fazla sivil hayatını kaybetti
- Yüz binlerce kişi evsiz kaldı
- Çocuk ölümleri korkunç boyutlara ulaştı
Uluslararası Sessizlik
BM raporları, insan hakları örgütlerinin uyarıları... Hepsi bir kenara atılıyor. Sanki dünya bu trajediyi kanıksamış gibi. Oysa bu sessizlik, suça ortak olmakla eşdeğer değil mi?
Birleşmiş Milletler'in son açıklamasına göre, Filistin'deki durum 'insanlık suçu' kapsamına giriyor. Ancak kağıt üzerinde kalan bu tespitler, pratikte hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Geleceği Yok Etmek
En acımasız strateji belki de gelecek nesilleri hedef alan politikalar. Eğitim hakkından mahrum bırakılan çocuklar, sağlık hizmetlerine ulaşamayan anneler... Bir halkın köklerini kurutma çabası.
Filistinli bir annenin sözleri durumu özetliyor: 'Çocuklarımız doğdukları andan itibaren ölümle yaşıyor. Bu nasıl bir gelecek?'
İşgal güçlerinin uyguladığı ekonomik abluka, temel ihtiyaç maddelerine ulaşımı neredeyse imkansız hale getiriyor. İlaç yok, gıda yok, elektrik yok... Modern zaman gettosu.
Dünya Ne Yapıyor?
Uluslararası toplumun ikiyüzlülüğü ortada. Bir yandan insan hakları nutukları atılırken, diğer yandan işgal devletine silah satışları rekor kırıyor. Çifte standartlar diz boyu.
Türkiye'nin bu konudaki tavrı ise net: Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Ancak tek başına yeterli mi? Sanmıyorum.
Bu karanlık tabloda umut ışığı olabilecek tek şey, dünya kamuoyunun artan duyarlılığı. Sosyal medyada yükselen sesler, protestolar... Belki de değişimin başlangıcı olabilir.