
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) bugün yaptığı açıklama, adeta yürekleri burkan bir tabloyu gözler önüne serdi. Gazze... Orada, insanlığın sessizce seyrettiği bir trajedi yaşanıyor. Ve rakamlar, durumun vahametini anlatmaya yetmiyor aslında. 15 bin 800'den fazla insan – evet, yanlış duymadınız – acilen tıbbi tahliyeye ihtiyaç duyuyor.
Bu sadece bir istatistik değil. Her biri bir anne, baba, çocuk... Hayatları tehlike altında ve onlar için zaman hızla tükeniyor. DSÖ sözcüsü Margaret Harris, konuşurken sesindeki o ton, durumun ne kadar içler acısı olduğunu anlatmaya yetiyordu aslında. "Bu hastaların çoğu, kanser tedavisi görmesi gerekenler veya ağır yaralanmaları olanlar" dedi. Kelimeler havada asılı kaldı.
Sağlık Sistemi Çökmüş Durumda
Gazze'deki sağlık altyapısı – ki buna altyapı demek bile artık çok zor – neredeyse tamamen işlevsiz. Hastaneler yıkık, ilaç yok, ekipman yok. Elektrik kesintileri ise zaten sıradan bir günün parçası. Doktorlar, imkansızlıklar içinde mucizeler yaratmaya çalışıyor ama bu kadar yük altında ne kadar dayanabilirler ki?
Harris'in altını çizdiği bir diğer nokta ise, tahliye edilmesi gereken bu hastaların çoğunun, artık Gazze'de tedavi edilemeyecek durumda olması. Yani, onlar için tek şans, oradan çıkmak. Ama nasıl? İnsan bunları duydukça, "Acaba dünya bu kadar mı duyarsız?" diye sormadan edemiyor.
İnsani Koridorlar ve Uluslararası Çağrı
DSÖ, uluslararası topluma adeta yalvarırcasına bir çağrı yapıyor: Güvenli insani koridorların derhal açılması ve bu hastaların tahliyesi için acilen harekete geçilmeli. Bu bir insanlık görevi artık. Politikalar, çıkarlar bir kenara bırakılmalı. İnsan hayatı her şeyden önce gelmeli değil mi? Ama bazen öyle olmuyor işte.
Rafah Sınır Kapısı'nın durumu ise ayrı bir facia. Aslında bir umut kapısı olması gerekirken, o da politik gerilimlerin arasında sıkışıp kalmış durumda. Açılması, kapanması, yeniden açılması... Hepsi bir belirsizlik içinde. Ve o kapıda bekleyen binlerce hasta için her dakika çok kıymetli.
Peki ya çocuklar? Onlar bu savaşın en masum kurbanları. Tedavisi yarıda kalan, belki de bir sonraki kemoterapi seansına çıkamayacak olan çocuklar... İnsanın içi sızlıyor. Bu görüntüleri izlemek, bu haberleri okumak kolay değil. Ama görmezden gelmek de bir seçenek olmamalı.
Durum o kadar vahim ki, DSÖ yetkilileri bile açıklama yaparken kelimeleri seçmekte zorlanıyor. "Korkunç", "feci", "dayanılmaz"... Bu sıfatlar bile yetersiz kalıyor aslında. Gazze'de yaşanan, modern tıbbın ve insanlığın yüzleşmesi gereken bir ayıp.
Peki ne yapılmalı? Uluslararası toplum – ki buna ülkemiz Türkiye aktif olarak dahil – bu konuda daha fazla inisiyatif almalı. Sessiz kalmak, bir seçenek olmamalı. Çünkü her geçen gün, belki de onlarca hayat, bu tahliye olamamanın bedelini canıyla ödüyor.
Son söz? Bu, sadece Gazze'nin değil, hepimizin meselesi. İnsanlık adına ortak bir sınav. Ve maalesef, şimdilik bu sınavdan sınıfta kalmış görünüyoruz.