
Bir Salı günü, ama Gazze için sıradan bir gün değil. Gökyüzünden ölüm yağdı yine. İsrail ordusunun hedefinde yine siviller vardı - çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden.
Bombaların düştüğü yer tam bir kalabalıktı. İnsanlar belki bir yardım kuyruğundaydı, belki de evlerine dönmeye çalışıyorlardı. Kim bilebilir? Kesin olan şu: o an orada olmak ölüm fermanını imzalamaktı.
Korkunç Manzara: Yaralılar, Şehitler ve Bitmeyen Acı
Patlamaların ardından sahne adeta bir kıyameti andırıyordu. İnsanlar enkaz altında, yardım bekliyordu. Ambulans sesleri havayı doldururken, hastaneler yeni yaralıları kabul edemeyecek durumda.
Doktorların ifadeleri yürek burkuyor: "Daha kaç kişi ölecek? Kaç çocuk yetim kalacak?" diye soruyorlar. Cevap yok. Sadece bomba sesleri ve ağlayışlar.
Uluslararası Tepkiler: Kim Dinliyor?
Dünya liderleri her zamanki gibi "endişelerini" dile getiriyor. Ama Gazze'de yaşananlar sadece endişe değil, açık bir insanlık suçu. BM yetkilileri bile olanları "korkunç" diye nitelendiriyor.
Peki bu tepkiler ne işe yarıyor? Gazze hala bombalanıyor, insanlar hala ölüyor. Diplomatik nezaket sözcükleriyle gerçekler arasında uçurum var.
Bölgede Son Durum: Kriz Derinleşiyor
Gazze adeta bir açık hava hapishanesine dönüştü. İnsanların kaçacak yeri yok. Elektrik, su, ilaç - temel ihtiyaçlar bile lüks oldu.
Ve bu son saldırı, durumu daha da kötüleştirdi. Yardım kuruluşları çaresiz, uluslararası toplum ise seyirci kalmaya devam ediyor.
Peki ya sonra? Daha ne kadar kan dökülecek? Gazze'nin çocukları ne zaman normal bir hayat yaşayabilecek? Bu sorular cevapsız kalmaya devam ediyor.