
Dün akşam saatlerinde, Lefkoşa'da tarihi bir atmosferin hakim olduğu bir salon... Sandalyelerde oturanların gözlerindeki o derin ifade, yılların yorgunluğunu taşıyan ama gururla dik duran insanlar. KKTC'nin kuruluşunda canla başla mücadele eden Kıbrıs gazileri, bu kez farklı bir duyguyla ağırlandı.
Organizasyon ekibinin titiz çalışmasıyla hazırlanan tören, adeta bir vefa buluşmasına dönüştü. Protokol konuşmalarında, "Bizler bugün burada rahatça nefes alabiliyorsak, bu sizlerin sayesinde" cümlesi salonu çınlattı. Kimi gazilerin gözlerinden süzülen damlalar, anlatılmaz bir hikayeyi fısıldıyordu sanki.
Tarihe Not Düşülen Anlar
Plaket takdiminin yapıldığı o özel anda, zaman adeta durdu. Elleri titreyerek plaketleri alan gazilerin her biri, aslında birer canlı tarihti. Salonun arka sıralarında oturan gençlerin bakışlarındaki hayranlık, gelecek nesillerin bu mirası taşıyacağının garantisi gibiydi.
Programın en çarpıcı bölümlerinden biri de, gazi yakınlarının konuşmaları oldu. "Babam her 20 Temmuz'da sessizce ağlardı" diyen bir kız çocuğunun sözleri, salondakilerin yüreğine işledi. Belki de bu tören, sadece plaket vermekten öte, yıllardır içlerinde birikenleri paylaşma fırsatı oldu gaziler için.
Geçmişten Bugüne Köprü
Şimdi düşünüyorum da, bu tür organizasyonlar sadece geçmişi anmak için mi? Bence hayır. Gençlere, "Vatan sevgisi nedir?" sorusunun cevabını somut olarak gösteren bir fırsat aynı zamanda. Törenin sonunda hep bir ağızdan söylenen İstiklal Marşı, bu topraklar için verilen mücadelenin hiçbir zaman unutulmayacağının kanıtıydı.
Gazi torunlarının ellerindeki bayraklarla salonda oluşturduğu görüntü, geleceğe dair umut vericiydi. Plaketler belki metalden yapılmıştı ama taşıdıkları anlam, paha biçilemezdi. Bu organizasyon, Kıbrıs'ın hangi zorluklarla kurulduğunu hatırlatması açısından son derece kıymetliydi.