CHP deyince akla ne geliyor? Sadece muhalefet mi, yoksa bitmek bilmeyen iç çekişmelerin sahnesi mi? Aslında her ikisi de. Partinin tarihine baktığımızda, adeta bir deja vu yaşıyor insan - aynı senaryo, farklı oyuncularla defalarca sahnelenmiş gibi.
Şimdilerde Kemal Kılıçdaroğlu'nun etrafında dönen fırtınalar... Sanki daha önce hiç görmemişiz gibi davranıyoruz ama gerçek şu ki, bu partide liderler gelir geçer, ancak iç çatışmalar kalıcıdır. Tıpkı eski bir dostun tekrarlayan hikayeleri gibi - her seferinde biraz farklı anlatılsa da özünde hep aynı temalar.
Geçmişten Günümüze: Değişmeyen Senaryo
İşin tuhafı, CHP'nin bu "iç hesaplaşma geleneği" neredeyse partinin kuruluş yıllarına kadar uzanıyor. Bülent Ecevit döneminde yaşananlar, Deniz Baykal'ın başına gelenler... Hepsi aslında aynı temel dinamiğin farklı tezahürleriydi. Sanki parti genlerine işlemiş bir kod bu - belirli aralıklarla aktif oluyor.
Peki neden? Belki de muhalefet olmanın doğasında var bu durum. İktidar olamamanın getirdiği hayal kırıklığı, farklı görüşlerin aynı çatı altında buluşma zorunluluğu... Tüm bunlar zaman zaman patlamaya hazır bir volkan yaratıyor.
Kılıçdaroğlu: Son 'Günah Keçisi' mi?
Kemal Kılıçdaroğlu'nun son dönemdeki durumu gerçekten ilginç. Bir yanda partiyi bir arada tutmaya çalışan bir lider, diğer yanda sürekli eleştiri oklarına hedef olan bir siyasetçi. Acaba o da -tıpkı selefleri gibi- parti içindeki memnuniyetsizliğin yeni kurbanı mı oluyor?
Aslında düşününce... Parti içindeki bazı kesimler için her zaman bir "günah keçisine" ihtiyaç duyuluyor gibi görünüyor. Başarısızlıkların, hayal kırıklıklarının sorumlusu olarak gösterilecek bir isim. Şimdilerde bu rol Kılıçdaroğlu'na düşmüş durumda.
Peki Ya Gelecek?
Bu kısır döngü hiç bitmeyecek mi? Yoksa CHP bir gün gerçekten değişim gösterebilecek mi? Cevabı bilmek zor ama şunu söyleyebilirim: Partinin geleceği, bu tarihsel kalıpları kırıp kıramayacağına bağlı olacak.
Belki de muhalefet partisi olmanın ötesine geçmek, yeni bir siyaset dili geliştirmek gerekiyor. Ya da belki de -daha basit bir şekilde- içe dönük çatışmaları bir kenara bırakıp asıl mücadeleye odaklanmak...
Sonuçta, Türkiye siyaset tarihi bize gösteriyor ki: Kendi içinde bölünmüş bir muhalefet, iktidara alternatif olamaz. Bu basit gerçeği unutmamakta fayda var.