Türk savunma sanayiinde önemli bir dönüm noktası daha geride kaldı. ARES Tersanesi, Meteksan Savunma ve TÜMOSAN iş birliğiyle hayata geçirilen Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) ULAQ, dün itibarıyla envantere alındı. Bu kritik platformu daha da değerli kılan unsur ise, taşıdığı yüksek teknolojili ve tamamen milli marin motoru oldu.
Yerli Güç: TÜMOSAN'ın Marin Motoru Sahada
11 metre uzunluğundaki ULAQ SİDA artık, TÜMOSAN'ın tamamen kendi öz kaynakları ve Türk mühendisler tarafından geliştirilen yeni nesil dizel marin motorunu taşıyor. Motorun en dikkat çekici özelliği, %90'ın üzerinde bir yerlilik oranına sahip olması. Belirli beygir güç grupları için askeri teknelerde ana tahrik motoru olarak kullanılabilen bu motorun, bir SİDA'ya ilk entegrasyonu bu projeyle başarıyla tamamlanmış durumda.
TÜMOSAN Genel Müdürü Halim Tosun, yaşanan gururu şu sözlerle ifade etti: “TÜMOSAN olarak bugün büyük bir gurur yaşıyoruz. Ülkemiz adına deniz platformları için bu denli önemli günde biz de yerli marin motorumuzla yer alıyoruz. ULAQ SİDA’ya yerli bir motor çok yakıştı.”
Zorlu Testlerden Başarıyla Geçti
Savunma Sanayii Başkanlığı projesi olarak yürütülen ULAQ çalışmalarında, ARES Tersanesi ana yüklenici olarak görev yaparken, TÜMOSAN'ın geliştirdiği marin motor da tüm sınavları geçti. Motor, TÜBİTAK tarafından uygulanan testleri başarıyla tamamladı. Entegrasyon sonrasında ise uzun süreli deniz testlerine tabi tutulan motor, operasyonel yeterliliğini sahada kanıtlayarak sistemin güvenilirliğini ispatladı.
Vizyonun Somut Adımı
Bu süreç, yalnızca bir ürün tesliminden çok daha fazlasını ifade ediyor. Yerli ve milli savunma sanayii vizyonunun somut bir göstergesi olarak öne çıkıyor. ARES Tersanesi'nin yapıcı yaklaşımı ve kurumlar arasındaki uyumlu iş birliği sayesinde, Silahlı İnsansız Deniz Aracı gibi kritik teknoloji alanlarında dışa bağımlılıktan tamamen kurtulunabileceği bir kez daha gösterilmiş oldu.
Yapay zekâ ve otonom yeteneklerle donatılan ULAQ, operasyonel ihtiyaçlara göre çeşitli silah ve sistemlerle donatılabiliyor. Platform, kara, deniz ve komuta merkezlerinden kontrol edilerek görev yapma kabiliyetine sahip. Bu gelişme, Türkiye'nin denizlerdeki insansız sistemler dönemindeki yeteneklerini ve egemenliğini bir adım daha ileri taşıyor.