Dünya dönüyor, gündem değişiyor ama bazı şeyler var ki insanlık adına yüreğinizi burkmaya devam ediyor. Tam da böyle bir zamanda, İstanbul'un sıradan kahramanları sahneye çıktı adeta.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başlayan o meşakkatli mesai... Denizle boğuşan, ağlarıyla ter döken İstanbul balıkçıları, bu kez sadece geçimlerini sağlamak için değil, çok daha büyük bir amaç uğruna çalıştılar. Gaza'daki insani drama kayıtsız kalamadılar çünkü.
Denizden Gelen İyilik Dalgası
O gün her şey farklıydı aslında. Balıkçı teknelerinin motor sesleri bile sanki daha anlamlı geliyordu kulağa. Kimi lüfer, kimi palamut, kimi hamsi tutmuştu ağlarına - ama hepsinin ortak bir derdi vardı: Denizin öte yakasındaki kardeşlerine el uzatmak.
İşte tam da bu yüzden, o günkü bütün kazançlarını - evet, duyduğunuz gibi, tamamını - Gazze'deki mağdurlar için bağışlama kararı aldılar. Para sayma sesleri yerine, yardım kolilerinin hazırlanışını dinlediler adeta.
Rakamlarla Dayanışma
Ortalama bir balıkçının günlük kazancı nedir, hiç düşündünüz mü? Kimi zaman bereketli, kimi zaman durgun geçen o denizden çıkan her balık, aslında bir ailenin geçim kaynağı. Ama iş insanlığa gelince, İstanbul'un bu deniz emekçileri tereddüt bile etmediler.
"Biz denizden ekmek yiyoruz, onlar da ekmeğe muhtaç" diyen bir balıkçının sözleri hâlâ kulaklarda. Belki de en çarpıcı olan buydu - basit görünen ama derin anlamlar taşıyan o sözler.
İyilik Denizden Karaya Vurdu
O gün balık hallerinde alışılmadık bir hareketlilik vardı. Alıcılar her zamanki gibi pazarlık yapıyordu ama satıcıların yüzlerindeki ifade farklıydı. Çünkü biliyorlardı ki, sattıkları her kilo balık, artık sadece kendi ceplerine değil, binlerce kilometre ötedeki aç çocuklara da ulaşacaktı.
İnsan bazen düşünmeden edemiyor - acaba kaç aile bu balıkçıların o günkü emeği sayesinde bir öğün daha yemek yiyebildi? İşte bu sorunun cevabı, belki de bu fedakarlığın en büyük ödülü oldu.
Sonuçta ortaya çıkan tablo gerçekten etkileyiciydi. Küçük bir balıkçı teknesinden çıkan birkaç kasa balık, nasıl oluyor da binlerce kilometre ötede umut olabiliyor? Cevap aslında çok basit: İnsanlık hâlâ yaşıyor ve İstanbul'un deniz emekçileri bunun canlı kanıtı.