Pankartlar Artık Hepimizin Ortak Vicdanı: Toplumsal Duyarlılıkta Yeni Bir Sayfa
Pankartlar Toplumun Ortak Vicdanı Oldu

Bir düşünün: Renkli kumaş parçaları, birkaç kelime ve aniden her şey değişiyor. Pankartlar, artık sadece protestoların değil, toplumun ortak vicdanının bir yansıması haline geldi. Kim derdi ki bez parçaları bu kadar güçlü olabilir?

Son dönemde sokaklarda, sosyal medyada, hatta evlerimizin balkonlarında gördüğümüz bu mesajlar, adeta kolektif bilincimizin aynası. "Sanat aktivizmi" diyorlar buna – hem göze hitap eden, hem de yüreğe dokunan bir direniş biçimi.

Kelimelerin Gücü: Bir Pankart Nasıl Tarih Yazdı?

İşin ilginci, bazı pankartlar öyle çarpıcı ki, zamanla kendi efsanelerini yaratıyor. Mesela geçen ay İstanbul'da bir üniversite öğrencisinin taşıdığı "Susma, konuş!" yazılı döviz, kısa sürede sosyal medyada milyonlarca paylaşım aldı. (Kim bilir, belki de gelecekte müzelerde sergilenecek.)

Peki neden bu kadar etkili bu basit görünümlü mesajlar? Uzmanlara göre cevap basit: Çünkü doğrudan kalbe hitap ediyorlar. Bir raporun sayfalarında kaybolabilecek gerçekler, bir pankartta tek cümleyle bam teline basabiliyor.

Dijital Çağda Fiziksel Aktivizm

Şu ironiye bakar mısınız? Her şeyin dijitalleştiği bir dönemde, elle tutulur mesajların gücü katlanarak artıyor. Belki de ekran başında geçirdiğimiz saatler, bizi somut şeylere daha çok özlem duyar hale getirdi.

  • Geçen hafta Ankara'da bir grup genç, el yapımı pankartlarla iklim krizine dikkat çekti
  • İzmir'de bir kadın kooperatifi, ürettikleri ürünlerle birlikte sosyal mesajlar da taşıyor
  • Hatta bazı şirketler artık reklam kampanyalarında bu "sokak sanatı" estetiğini kullanıyor

Görünen o ki, pankart kültürü sadece protestolarla sınırlı kalmayacak. Belediyeler, sivil toplum kuruluşları, hatta mahalle grupları bile bu güçlü iletişim aracını benimsiyor.

Son söz? Belki de en güzelini geçen gün bir lise öğrencisi söyledi: "Pankartlar bizim megafonumuz – sesimiz yetmediğinde, onlar konuşuyor." Haklı değil mi?