CHP'nin 'Devrimci' İsminden Şaşırtan Lüks Yaşam: Mahir Ünal'ın Göz Kamaştıran Tüketim Alışkanlıkları Ortaya Çıktı!
CHP'li Mahir Ünal'ın Lüks Yaşamı Şoke Etti

Siyaset sahnesinde 'devrimci' sıfatıyla öne çıkan bir ismin gündelik hayatındaki tercihleri, söylemleriyle ne denli tezat oluşturabiliyor biliyor musunuz? CHP'de 'yenilikçi' kanadın temsilcisi olarak bilinen Mahir Ünal'ın lüks tutkusu, parti içinde bile şaşkınlık yarattı diyebiliriz.

Öyle ki -kendisi siyasette 'sade yaşam' vurgusu yapsa da- gerçek hayatta tam tersi bir profil çiziyor. Marka düşkünlüğü, pahalı restoranlarda sıkça boy göstermesi ve giyim kuşamındaki özen, partinin geleneksel tabanını oldukça rahatsız etmiş durumda.

Lüks Oteller ve Pahalı Mekanlar

Ünal'ın seyahatlerinde tercih ettiği konaklama mekanları, bu tezatın en net görüldüğü alanlardan biri. Beş yıldızlı oteller, lüks suitler... Normalde 'halkçı' söylemlerle öne çıkan bir siyasetçiden beklenmeyecek türden tercihler bunlar. Parti içindeki bazı isimler, bu durumu 'gözümüzle görmedik inanmazdık' diyerek eleştiriyor.

Bir tanıdığım anlattı - geçen ay İstanbul'da düzenlenen bir etkinlikte, Ünal'ın gelirken kullandığı araç ve giydiği kıyafetler dikkat çekmiş. 'Bu kadarını biz de beklemiyorduk' demişler. Hakikaten insan düşünmeden edemiyor: Acaba söylemlerle eylemler arasındaki bu uçurum, seçmeni nasıl etkiler?

Parti İçinde Yükselen Sesler

CHP'nin geleneksel çizgisindeki isimler, Ünal'ın bu yaşam tarzını hiç içlerine sindiremiyor. Arka planda fısıltılar dolaşıyor: "Halkçı söylemlerle lüks yaşam bir arada yürümez" diyenler var. Diğer yandan, 'yenilikçi' kanat ise bu eleştirileri 'çağdışı' buluyor.

Şöyle bir gerçek var ki - siyasette imaj her şey demek değil belki ama tutarlılık kesinlikle önemli. İnsanlar söyledikleriyle yaptıkları örtüşmeyen siyasetçilere temkinli yaklaşıyor. Ünal'ın bu lüks yaşam tercihleri, kendi siyasi kariyeri açısından da risk oluşturuyor aslında.

Marka Merakı ve Giyim Kuşam

Giyim tarzındaki pahalı marka tercihleri de dikkat çekici. Öyle herkesin alabileceği türden şeyler değil bunlar. Parti içindeki muhalif sesler, "Halkın sorunlarıyla ilgilenmek yerine marka peşinde koşuyor" eleştirisi yapıyor.

Belki de en ilginci, kendisinin bu konularda son derece rahat olması. Sanki hiç saklama ihtiyacı hissetmiyor gibi. Bu da doğrusu insanı düşündürüyor - acaba siyasette yeni bir 'dürüstlük' anlayışı mı geliyor, yoksa sadece bir 'umursamazlık' mı söz konusu?

Sonuç olarak, Mahir Ünal örneği bize şunu gösteriyor: Türk siyasetinde söylemlerle gerçekler arasındaki mesafe giderek daha görünür hale geliyor. Seçmenin bu tür tezatları ne kadar süre tolere edeceği ise bambaşka bir merak konusu.