Ergin Ataman, o bildiğimiz kararlı ifadesiyle konuştu. Avrupa'nın devlerini devirip finale yükselmenin verdiği muazzam bir heyecan var ortalıkta, evet. Ama ona sorarsanız, bu işin yarıda kalması gibi bir lüks yok. Gözler tek bir hedefte: Kupayı almak.
"Biz buraya katılım belgesi almak için gelmedik" diyor adeta, her zamanki o kendinden emin tavrıyla. Finale çıkmak? Güzel, hoş. Ama asıl iş şimdi başlıyor. Takımın her bir oyuncusunun gözlerinde aynı hırsı görüyorsunuz. Bu, sonuna kadar gitmek isteyen bir ekibin bakışı.
Hedef Belli: Zirve
Ataman'ın sözleri her zamanki gibi net ve vurucu: "Finale çıkmak bizi asla tatmin etmez. Bizim kültürümüzde, tarihimizde bu yok. Bu kulüp, bu taraftar, bu ülke şampiyonluğu hak ediyor. Ve biz bunu alacağız." Sanki her kelimesiyle rakibe bir mesaj veriyor. Pes etmek, yarı yolda kalmak yok. Oyun planı belli: Sahaya çık, mücadele et, kazan.
Peki nasıl başardılar? İnanılmaz bir kolektif ruhla. Takım oyunu, inanç ve o 'asla pes etmeyen' tavır. Ataman'ın dehası, oyunculara bu ruhu aşılamakta yatıyor. Her biri, son saniyeye kadar savaşacak birer savaşçıya dönüşüyor sahada.
Taraftarın Rolü Büyük
Unutmamak lazım, arkalarında inanılmaz bir destek var. Tribünler coşkulu, her maçta yüreklerini ortaya koyuyorlar. Bu enerji, sahaya yansıyor. Oyuncular için bu, paha biçilemez bir motivasyon kaynağı. Ataman da bunun farkında: "Taraftarımızın inancı, bize gücümüzün ötesinde bir güç veriyor."
Sonuç olarak, önümüzdeki final maçı sadece bir basketbol karşılaşması olmaktan çıkıyor. Bu, bir irade savaşı, bir ruh mücadelesi. Ve Ergin Ataman'ın askerleri, bu savaşı kazanmaya kararlı görünüyor. Heyecan dorukta; son sözü söyleyecek olan ise bizim takımımız olacak.
