O sahaya çıktığımızda her şeyin farkındaydık aslında. Rakibin bizim karşımızda adeta kanat açacağını, her şeyini ortaya koyacağını biliyorduk. Bu tür maçlarda işte böyle olur - deplasman, zorlu rakip ve üzerinize yapışan bir baskı...
Sarunas Jasikevicius'un ses tonundaki o dinginlik, yılların verdiği tecrübeyi ele veriyordu. "Onların bize karşı motive olacaklarını biliyorduk" derken, aslında basketbolun sadece teknik ve taktikten ibaret olmadığını hatırlatıyordu bizlere. Psikolojik savaşın da bu işin bir parçası olduğunu.
Deplasman Zorlukları ve Beklentiler
Her şey planlandığı gibi gitmeyebilir bazen. Kim demiş basketbolun sadece potaya atılan basketlerden ibaret olduğunu? İşin içinde öyle duygular, öyle hesap kitap işleri var ki... Deplasman olunca işler iyice karışıyor tabii.
Jasikevicius'un da dediği gibi, rakibin taraftarı coşkulu, kendi evindeler ve siz de o atmosferde mücadele etmek zorundasınız. Bu koşullarda oynamak -açıkçası- hiç de kolay değil. Ama profesyonel basketbolcular için bunların hepsi işin doğasında var.
Gelecek Maçlara Odaklanma
Şimdi asıl mesele, bu maçtan çıkarılacak dersler ve bir sonraki karşılaşmaya nasıl hazırlanacağımız. Her kayıp aslında yeni bir öğrenme fırsatı değil midir? Jasikevicius'un takımına vereceği mesajlar şimdiden merak konusu.
Belki de en doğrusu, bu maçı unutup önümüzdeki hedeflere kilitlenmek. Zira sezon uzun, önümüzde daha oynanacak çok maç var. Her takımın kendi içinde yaşadığı süreçler, iniş çıkışlar olacaktır - bu kaçınılmaz.
Sonuçta basketbol da hayat gibi: Bazen kazanırsın, bazen kaybedersin. Önemli olan, her iki durumda da ayakta kalabilmek ve yoluna devam edebilmek.