Tamam, itiraf zamanı - Zeki Çelik sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. O kadar çok 'ilk' yaşıyorlar ki artık şaşırmak normal hale gelmiş gibi görünüyor. Aslına bakarsanız, bu takımın başarısı tesadüf değil, adeta bir alışkanlık.
"Biz burada sıradan şeyler yapmıyoruz," diyor Çelik, gözlerinde o tanıdık ışıltıyla. "Her maç, her antrenman yeni bir tarih yazma fırsatı." Gerçekten de öyle - bu ekip öyle bir performans sergiliyor ki insan "Acaba daha ne kadar ileri gidebilirler?" diye düşünmeden edemiyor.
Başarının Altında Yatan O Gizli Formül
Peki nedir bu kadar 'ilk'i mümkün kılan? Çelik'e göre cevap oldukça basit: "Biz sadece oynamıyoruz, inanıyoruz." Bu kadar mı? Evet, bu kadar. Ama inanmak derken, körü körüne değil - her detayı hesaplayarak, her riski ölçerek inanmaktan bahsediyor.
Takım arkadaşları arasındaki uyum öyle bir seviyeye ulaşmış ki, bazen söze gerek kalmıyor. "Sahada birbirimizi o kadar iyi anlıyoruz ki," diye açıklıyor Çelik, "göz teması yetiyor." İşte bu noktada işler gerçekten ilginçleşiyor.
Zorluklar Karşısında Dik Durabilmenin Sırrı
Her başarı hikayesinde olduğu gibi, bu takımın yolculuğu da çeşitli zorluklarla dolu. Ancak Çelik'e göre asıl farkı yaratan şey, bu zorluklara nasıl tepki verdikleri: "Zor anlarda pes etmek yerine daha da kenetleniyoruz. Bu bizim DNA'mızda var."
Belki de en çarpıcı olanı, takımın kendine özgü bir kimlik geliştirmiş olması. Çelik bunu şöyle ifade ediyor: "Biz kim olduğumuzu biliyoruz. Ve kim olmadığımızı da." Bu kendini tanıma hali, sahada aldıkları her kararı etkiliyor doğal olarak.
Sonuçta ortaya çıkan tablo gerçekten etkileyici - bir takım düşünün ki, sadece kazanmakla yetinmiyor, aynı zamanda nasıl kazandığına da odaklanıyor. Zeki Çelik'in de dediği gibi: "Biz sadece sonuç için değil, süreç için de oynuyoruz." Ve galiba başarının sırrı da tam olarak burada yatıyor.
