Tamam, dürüst olalım: futbolcu eşi olmak her zaman göründüğü gibi pembe bir rüya değil. Sara Gündoğan da tam olarak bu gerçeğin altını çizdi—üstelik oldukça samimi ve çarpıcı bir dille.
Geçenlerde bir Alman medya kuruluşuna konuşan Sara, insanların sırf bir futbolcunun eşi olduğu için onu "boş, sığ veya sadece görünüşe odaklanmış" biri olarak görmeye meyilli olduğunu söyledi. Ve bu, canını gerçekten sıkıyor.
"İnsanlar bize belirli bir gözle bakıyor maalesef," diye açıkladı içini çekerek. "Oysa biz de kendi kimliğimiz, kariyerimiz, hayallerimiz ve entelektüel birikimimiz olan bireyleriz."
Aslında Sara, kocası İlkay'la birlikte Almanya'da büyümüş, eğitim almış ve kendi ayakları üzerinde duran bir isim. Yani öyle 'uçuk kaçık' magazin figürü falan değil. Ama iş futbol dünyasına gelince—özellikle de sosyal medyada—insanlar hemen bir kalıba sokmaya bayılıyor.
Peki Ya Önyargılar?
Bu konuda oldukça net: "Futbolcu eşiyiz diye boş insanlar değiliz," diyor. Haklı da. İnsanlar onun ne okuduğunu, ne düşündüğünü, neler başardığını bilmeden sırf Instagram’da paylaştığı bir fotoğraf üzerinden yargıda bulunabiliyor.
Mesela—söylemeden geçmeyelim—kendisi modayla ilgileniyor evet, ama aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyor. Yani tek derdi marka elbise giymek değil.
Peki İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor?
Belki de medyanın futbolcu eşlerine dair tek taraflı hikayelere odaklanmasından. Hep glamour, lüks, parıltı... Ama arka planda yaşanan zorluklar, yer değiştirmeler, sosyal fedakarlıklar pek konuşulmuyor.
Sara, İlkay’la birlikte Manchester’dan Barcelona’ya taşınmak zorunda kaldı—ki bu hiç de kolay bir süreç değil. Yeni bir dil, yeni bir kültür, yeni bir hayat... Ama kimse bunun emek gerektirdiğini düşünmüyor.
Sonuç olarak—Sara Gündoğan'ın sözleri aslında birçok futbolcu eşinin sessiz kalmayı tercih ettiği bir gerçeği ortaya koyuyor: görünür olmak, göründüğünüz gibi olmak anlamına gelmiyor. Ve evet—onlar da sıradan insanlar. Sadece daha fazla izleniyorlar.