
New York'taki Arthur Ashe Stadı'nda nefesler tutuldu, çünkü ortada inanılmaz bir hikaye vardı. Belaruslu tenisçi Aryna Sabalenka, kariyerinin belki de en önemli finaline çıkıyordu. Rakibi ise Amerikalı Jessica Pegula'ydı ve tribünler tamamen yerli bir galibiyet için yanıp tutuşuyordu.
Fakat Sabalenka, adeta bir buhar makinesi gibi çalıştı. İlk seti 6-4'lük bir skorla alarak işe başladı. Servisleri öyle bir güçle geliyordu ki, toprak kortta fırtına koparıyordu desek yeridir. Pegula, elinden geleni yapsa da, Sabalenka'nın agresif oyun tarzının önüne geçemedi.
İkinci sette işler biraz değişti. Pegula, direnişini artırdı ve seti 6-3 kazanmayı başardı. Seyirciler coşkulu bir şekilde tezahürat yapıyor, Amerikalı tenisçiyi destekliyordu. Herkes üçüncü setin nasıl geçeceğini merak ediyordu.
Son Perde: Bir Klasik Doğuyor
Üçüncü set, gerçek bir efsanenin yazıldığı anlara sahne oldu. Sabalenka, 4-2 geride olmasına rağmen asla pes etmedi. Oyununu yeniden toparladı ve muazzam bir geri dönüşe imza attı. Sonunda, seti 7-5 kazanarak şampiyonluğa ulaştı.
Maçın bitiş düdüğü çaldığında, Sabalenka yere yığıldı. Gözyaşlarına boğuldu—ama bu sefer mutluluk gözyaşlarıydı. Üst üste ikinci kez ABD Açık şampiyonu olmuştu. Bu, onun kariyerindeki dördüncü grand slam zaferiydi.
“İnanamıyorum,” dedi mikrofon uzatıldığında. “Jessica harika bir rakip, gerçekten çok zorlu bir maçtı. Seyircilere ve ekibime teşekkür etmek istiyorum.”
Pegula ise centilmence bir konuşma yaptı. “Aryna harika oynadı, kutluyorum. Ben elimden geleni yaptım, ama bugünlük bu kadarmış.”
Böylece, tenis dünyası yeni bir efsanenin daha doğuşuna tanık oldu. Sabalenka, artık tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir isim. Peki, sıradaki hedefi ne mi? Muhtemelen bir sonraki grand slam turnuvasında üçüncü şampiyonluğunu ilan etmek!