
Olay tam bir gerilim filminden fırlamış gibi. Dört gün oldu—dört uzun, endişeli gün—ve Dr. Serkan Yılmaz'dan tek bir ses yok. En son mesajı? "Burada işler çok karışık..." demişti. Sonra... sessizlik.
Adana'nın gururu olan bu parlak zeka, Amerika'nın prestijli araştırma laboratuvarlarından birinde çalışıyordu. Ta ki bazı "tuhaf" şeyler fark edene kadar. Verilerde tutarsızlıklar, prosedürlerde garip atlamalar—Serkan Hoca durur mu? Araştırmaya başladı.
Buldukları Şok Ediciydi
Meğer laboratuvarda neler dönüyormuş! Düzmece veriler, etik dışı deneyler—hatta belki de daha fazlası. Serkan, üstlerine çıktığında ise "Bırak bu işleri" demişler. O ise tam bir Çukurova delikanlısı gibi pes etmemiş.
İşte o andan sonra her şey değişti. Telefonunda garip sesler, takip edildiğini hissetmesi... Ve en son o mesaj: "Dosyaları gönderdim. Eğer bana bir şey olursa..."
Aile Çılgına Döndü
Abisi Ahmet Yılmaz, sesindeki titremeyi saklayamıyor: "Kardeşim dürüstlük abidesidir. Hakkını yemez, yedirmez. Bu yüzden başı belaya girdi." Aile dört gündür uyuyamıyor. ABD yetkililerine sayısız başvuru—cevap yok.
Peki ya Türkiye? Dışişleri Bakanlığı devrede ama işler yavaş ilerliyor. Adanalılar ise sosyal medyada #SerkanıArayın hashtag'i ile trend oluyor.
Bilim Dünyasında Şok Dalgaları
Bu skandal sadece bir kayıp vakası değil. Aslında tüm bilim etiğini sorgulatan bir durum. "Araştırma yapıyoruz" diyen kurumların içi nasıl çürümüş? Genç bilim insanları risk altında mı?
Serkan Hoca'nın çalıştığı kurum ise "Personel kaydımızda böyle biri yok" diyecek kadar ilginç bir açıklama yaptı. Peki ya o dört yıl orada ne yaptı? Hayalet miydi?
Ortada korkunç bir paradoks var: Bilimin ışığı peşinde koşan bir adam, karanlıkta kayboldu. Şimdi sormak lazım—gerçek usulsüzlükler miydi, yoksa rahatsız edici gerçekler mi?
Dört gündür yanan bir soru: Serkan Yılmaz nerede? Cevabı bilen varsa—veya susuyorsa—insanlık adına konuşma zamanı çoktan geldi de geçiyor bile.