
Hayat bazen öyle acımasız oyunlar oynuyor ki, insanın içi paramparça oluyor. Düşünsenize, en güvendiğiniz insan sırtınızdan bıçaklıyor ve bunu yaparken gülümsüyor. İşte tam da böyle bir hikaye bu...
Melisa (isim değiştirilmiştir), 28 yaşında başarılı bir mimar. Görünüşte her şey yolunda - güzel bir kariyer, mutlu bir aile tablosu. Ama içinde fırtınalar kopuyor. Çünkü onu en çok yaralayan şey, kanından olanın ihaneti.
Çocukluk Fotoğraflarından Daha Fazlası
"Abim sadece fotoğraflarımı çalmadı" diyor gözleri dolarak. "Benim çocukluğumu, anılarımı, kim olduğumu çaldı."
Her şey, abisinin Melisa'nın çocukluk fotoğraflarını izinsiz kullanmasıyla başlamış. Sosyal medyada paylaşmış, üstelik bunları ticari amaçla kullanmış. Ama asıl darbe sonra gelmiş:
- Kişisel eşyalarına el konulmuş
- Banka hesaplarına erişim sağlanmış
- Kimlik bilgileri kötüye kullanılmış
Melisa'nın sesi titriyor: "Şimdi de üniversite diplomasıma göz dikti. Sanki hayatım bir malmış gibi davranıyor."
Hukukî Kördüğüm
Avukatların dediğine göre, durum sandığından daha karmaşık. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesi kişilik haklarını koruyor ama aile içi davalar... İşte orası tam bir bataklık.
"Mahkeme süreci aylar sürebilir" diye ekliyor Melisa'nın avukatı. "Ve maalesef aile mahkemelerinde bu tür davalar genellikle uzuyor."
Psikolojik Yıkım
Uzman klinik psikolog Dr. Elif Şahin, bu tür durumların kurbanlarda derin izler bıraktığını söylüyor:
- Güven problemi
- Uyku bozuklukları
- Kaygı atakları
- Depresif belirtiler
Melisa şimdi terapi görüyor. "Bazen kendimi bir hayalet gibi hissediyorum" diye itiraf ediyor. "Abimin bana yaptıkları, var oluşumu sorgulatıyor."
Bu hikaye, aile bağlarının kutsallığına körü körüne inanan toplumumuzda kimsenin konuşmadığı gerçekleri yüzümüze vuruyor. Kan bağı, ihanet için mazeret olamaz. Değil mi?