Hayat bazen seni öyle sürprizlerle karşılar ki, tüm planlarını, tüm inançlarını altüst ediverir. Karsu için de işler tam olarak böyle yürüdü aslında. Hiç beklemediği bir anda, hiç hayal etmediği bir rolün başkahramanı oluverdi.
Müzisyen kimliğiyle tanıdığımız, sahne ışıklarının güçlü yüzü, aslında evinin sessizliğinde bambaşka bir dönüşüm yaşıyormuş meğer. Kim derdi ki, 'anne olmak' onun için uzak bir ihtimalken, bir anda hayatının merkezine oturuverecek?
"Anne olmayı hiç düşünmüyordum, açıkçası böyle bir hayalim de yoktu," diyor Karsu, samimiyetiyle yürekleri ısıtırcasına. Sonra bir gün, her şey değişiverdi. O minicik, masum yavruyu kucağına aldığı o ilk an... İşte o an, her şey sil baştan yazıldı adeta.
Bir Bakışın Değiştirdiği Her Şey
Oğlu Blues'u kucağına aldığında, tüm evren sanki durmuştu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını söylüyor. O küçücük parmaklar, o minicik burun, o masum bakışlar... Hepsi, hayatına anlam katan yepyeni bir sayfa açmıştı önünde.
Aslında düşününce, hayatın ne kadar garip ilerlediğini fark ettim. Bazen en çok direndiğiniz şeyler, size en çok iyi gelen şeyler oluyor. Karsu'nun hikayesi de biraz böyle işte. Beklemediği, planlamadığı, belki de içten içe korktuğu bir deneyim, onu bambaşka bir insana dönüştürmüştü.
Sanatçı Kimliği ve Annelik Dengesi
Peki ya sahne? O ışıklar, o alkışlar, o seyahatler? Hepsi bir kenara mı atılmıştı? Hiç de değil! Karsu, iki rolü bir arada götürmenin zorluklarını da keyfini de yaşıyor. Evet, bazen yoruluyor, bazen tükeniyor ama o minik gülüşün karşısında her şeye değdiğini söylüyor.
Belki de hayatın en büyük sırrı bu: Kontrol etmeye çalıştığın her şey seni yönetir, ama kendini akışa bıraktığında gerçek mutluluğu bulursun. Karsu'nun hikayesi bize tam olarak bunu anlatıyor. Beklemediğin anlarda gelen güzellikler, hayatına anlam katıverir.
Oğlu Blues büyüdükçe, yeni maceralar kapılarını aralıyor. Her gün yeni bir keşif, yeni bir kahkaha, yeni bir öğrenme... Sanatçı ruhlu bir anne için bundan daha büyük bir ilham kaynağı olabilir mi?
