
Kim derdi ki Arjantin'in en ünlü ailelerinden birinin üyesi, kendini İstanbul'un sokaklarında bulup da bu şehre vurulacak? Ama oldu işte. China Suarez -evet, Wanda Nara'nın o meşhur kardeşi- son ziyaretinden o kadar etkilenmiş ki, dönüşü yok artık.
Telefonuna Türkçe öğrenme uygulamaları yüklediğini söylüyor gülerek. "Merhaba", "teşekkür ederim" gibi temel ifadelerle başlamış işe. Hatta bir iki kelimeyi aksanıyla söyleyince İstanbulluların yüzündeki şaşkın ifadeyi anlatıyor keyifle.
Boğaz'ın Büyüsüne Kapıldı
O Boğaz manzarası var ya, o manzara... China'ya göre dünyada eşi benzeri yok. Bir akşamüstü sandalla gezerken hissettiklerini "tarifsiz" diye nitelendiriyor. Galata Kulesi'nden şehri seyrederken içine dolan huzuru ise ancak birkaç cümleyle anlatabiliyor.
Yemeklere bayıldığını söylemeye gerek yok herhalde. Baklavadan lahmacuna, hatta sokak simidicisine kadar her şeyi denemiş. "Tadını unutamıyorum" diyor bir iç çekerek.
Türk İnsanının Misafirperverliği
Aslında onu en çok etkileyen şey, insanlarımızın sıcaklığı olmuş. Bir kafede otururken tanımadığı insanların kendisine çay ısmarlaması, yardım etmeye çalışması... "Böyle bir şeyi dünyanın başka hiçbir yerinde görmedim" diye ekliyor.
Alışveriş için Kapalıçarşı'ya gitmiş tabii ki. Pazarlık etmeyi de öğrenmiş bu arada -yüzündeki gururlu ifadeyi görmeniz lazım. "Biraz zorlandım ama sonunda başardım!" diyor kahkahalarla.
Geleneksel ve Modernin Dansı
İstanbul'un en sevdiği yanı? Tarihiyle modern yaşamın iç içe geçmiş olması. Bir tarafta asırlık camiler, diğer tarafta ultra modern gökdelenler... "Bu tezatlık büyüleyici" diye anlatıyor heyecanla.
Dönüşte valizinde neler varmış biliyor musunuz? Türk kahvesi, lokum, el işi halılar ve bol bol anı... Sosyal medya paylaşımları zaten olay yaratmıştı. O meşhur "İstanbul beni çağırıyor" hikayesi hâlâ konuşuluyor.
Peki, Türkçe öğrenme macerası nasıl gidiyor? "Zor ama imkansız değil" diye gülümsüyor. Önümüzdeki aylarda daha sık gelmeyi planlıyormuş -belki de bir Türk dizisinde rol alır kim bilir?
İstanbul'a ilk kez gelenlere tavsiyesi ise basit: "Kendinizi şehrin akışına bırakın. Kaybolmaktan korkmayın. Çünkü en güzel keşifler, plansız anlarda çıkıyor karşınıza."