Görünce insanın içini ısıtan o yüz, o tanıdık gülümseme... Ama bu kez ekran karşısında bambaşka bir Ekin Türkmen vardı. Dümdüz bir röportaj beklerken, öyle derin sulara daldı ki, hepimiz şaşkınlıktan küçük dilimizi yuttuk.
Bir YouTube kanalının konuğu olmuştu Türkmen. Sohbet derinleştikçe, o bildiğimiz ışıltılı dünyanın arka planında neler döndüğünü anlatmaya başladı. "Hayatımda hiç böyle hissetmemiştim" diyordu, sesinde hafif bir titreme vardı. "İnsanlarla duygusal bağ kurmakta zorlanıyorum artık."
O Soru Geldiğinde Herkes Dondu Kaldı
Konu ilişkilere gelmişti ki, birden sustu. Gözlerini kırpıştırdı, derin bir nefes aldı. Sonra o cümle döküldü dudaklarından: "Acaba ben sapyoşeksüel mi oldum?"
Odasında yankılanan bu soru, sanki tüm Türkiye'de yankılandı. Sosyal medya bir anda alev aldı. Herkes aynı şeyi soruyordu: Bu ne demekti? Nasıl oluyordu da Ekin Türkmen böyle bir şey hissediyordu?
Aslında mesele şu: Sapyoşeksüellik, duygusal olarak bağlanmadan cinsel çekim hissetmek demek. Yani bir nevi "duygusuz çekim" hali. Ekin de tam bunu yaşadığını düşünüyor.
Pandemi Her Şeyi Değiştirdi
"Bakın," diye açıklıyor, "pandemi döneminde her şey altüst oldu. İnsanlardan uzak kaldıkça, kendi kabuğuma çekildikçe, ilişkiler konusunda hislerim değişti."
İtiraf etmek gerekirse, bu çok insani bir durum aslında. Hepimiz o dönemde bir şekilde değişmedik mi? Kimimiz daha içe dönük oldu, kimimiz ilişkilerimize farklı bakmaya başladı. Ama Ekin'in yaşadığı değişim çok daha derindi.
"Eskiden romantik ilişkiler benim için her şeydi" diye anlatıyor. "Ama şimdi... Şimdi öyle değil. İnsanlarla duygusal bağ kurmak istemiyorum. Fiziksel çekim var evet, ama duygusal tarafı kopmuş gibi."
Sosyal Medya Ateşi
Bu itiraftan sonra olanlar ise tam bir digital kaos. Twitter'da trend topic oldu, Instagram'da binlerce paylaşım yapıldı. Kimileri "Cesaretine hayranım" diye desteklerken, kimileri de "Ne saçmalıyor bu?" minvalinde yorumlar yaptı.
Aslında mesele şu ki, Ekin Türkmen sadece kendi iç dünyasını paylaştı. Belki de hepimizin zaman zaman hissettiği ama dile getiremediği şeyleri söyledi. Modern dünyada ilişkilerin giderek karmaşıklaştığını, insanların kendilerini yeniden tanımlamak zorunda kaldığını gösterdi.
Sonuçta, kim olduğumuzu anlamaya çalışmak hepimizin hikayesi değil mi? Ekin Türkmen de sadece kendi hikayesini anlattı. Belki biraz cesurca, belki biraz şaşırtıcı şekilde. Ama kesinlikle samimi bir şekilde.
Peki ya siz? Hiç kendi cinsel yöneliminizle ilgili sorular sordunuz mu kendinize? Ya da modern dünyanın ilişkilerimizi nasıl dönüştürdüğünü hissettiniz mi? Ekin Türkmen'in itirafı belki de hepimizin aynasında görmekten korktuğu şeyleri yansıtıyor...