Gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren adeta bir sinema perdesinin önünde büyümüş gibiydi Hülya Koçyiğit. Fakat hayat ona bambaşka bir sahne hazırlıyordu - hem de en özelinden.
1967 yılının o unutulmaz günü... Genç yıldız adayı, İstanbul'un o meşhur pastanesinde oturmuş, belki de geleceğini şekillendirecek bir randevuyu bekliyordu. İçeri giren adam ise sıradan bir iş insanı değil, hayatının aşkını temsil edecekti.
Pastane Buluşması ve İlk Elektrik
Selim Soydan o günü anlatırken hâlâ gözlerinin içi gülüyor. "Hülya'yla tanışmamız bir arkadaşımın vesilesiyle oldu" diyor ve ekliyor: "Pastanede oturuyordum, o içeri girdi. O an her şey değişti."
İlk bakışta aşk denilen o büyülü an işte böyle yaşanmıştı. Fakat işin ilginç yanı, Hülya Hanım'ın o sıralar kariyerinin tam da zirvesine tırmanıyor olmasıydı. Yoğun çekim programları, set stresi, bir de üstüne böyle bir aşk... İnsanın başı dönmez mi?
Evlilik Kararı ve Zorlu Süreç
Şimdi geriye dönüp baktığımızda, o günlerde verilen kararın ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Fakat o dönem için hiç de kolay değildi bu karar. Türk sinemasının en parlak yıldızlarından biri, kariyerinin tam da doruk noktasında evlenmeyi kabul ediyordu.
Düşünsenize - 1967'den beri aynı yastığa baş koymak... Bu kadar yılın ardından hâlâ birbirlerine aynı heyecanla bakabilmek. Günümüz ilişkileri düşünüldüğünde, neredeyse imkansız gibi görünüyor değil mi?
- 57 yıllık evlilik
- Sayısız ortak anı
- Zorluklarla dolu dönemler
- Mutlu günler
- Her şeye rağmen süren sevgi
Sırrı Ne Bu Uzun Beraberliğin?
İnsan merak ediyor doğrusu - nasıl oluyor da bu kadar yıl geçmesine rağmen aşk tazeliğini koruyor? Belki de cevabı basit aslında: Karşılıklı saygı, sabır ve her şeyden önemlisi, birbirlerine olan derin bağlılık.
Hülya Koçyiğit bir röportajında şunları söylemişti: "Evlilik öyle kısa mesafe koşusu değil, maratondur." Haklıydı da. 57 yıl süren bir maraton bu - inişleriyle, çıkışlarıyla, düzlükleriyle...
Günümüzde her şeyin bu kadar hızlı tüketildiği bir dünyada, böyle bir aşk hikayesi duymak insana umut veriyor. Belki de aşkın ölmediğini, sadece sabırla beslenmesi gerektiğini hatırlatıyor bize.
Sonuçta - kim demişti? - gerçek aşk asla ölmezmiş. Hülya Koçyiğit ve Selim Soydan çifti de bunun en güzel kanıtı adeta.