Yol Kenarında Terkedilmiş Ayı Yavrularına Köylülerden Sıcacık Yuva | İnsanlığın Nadide Örneği
Ordu'da Ayı Yavrularını Köylüler Sahiplendi

Öyle sıradan bir gün değildi Ordu'nun o küçük köyünde. Gün ışığı yavaş yavaş yamaçlardan çekilirken, beklenmedik bir keşif tüm köyün gündemini değiştirdi. İki minik ayı yavrusu, ormanın kıyısında, neredeyse görünmez bir şekilde bekliyordu.

Kim bilir kaç saat, belki de kaç gündür annelerini beklediler o daracık yol kenarında. İnsan eli değmiş betonun hemen yanı başında, doğanın en vahşi canlılarından ikisi... İşte tam da bu tezat, köylülerin yüreklerini harekete geçirdi.

İlk Temas ve Şaşkınlık

"Aman Allah'ım!" diye bağırdı köyden bir kadın. "Bakın şu küçüklere!" Gözleri dolmuştu, sesi titriyordu. O an orada bulunan herkes donup kaldı adeta. İki minik yavru, birbirlerine sokulmuş, dünyadan bihaber bir şekilde oturuyorlardı.

Ne yapacaklarını bilemediler ilk başta. Ayı yavruları deyince insanın aklına hemen anneleri geliyor - ki bu da oldukça tehlikeli bir durum aslında. Ama bu ikisi öyle savunmasız görünüyordu ki... Sanki tüm dünyaya meydan okuyan o vahşi doğa ruhlarından eser yoktu.

Köylünün Doğal İçgüdüsü

Köylüler hemen harekete geçti. Kimi su getirdi, kimi yiyecek - tabii ne vereceklerini bilemeden. "Acaba süt içerler mi?" diye soran da oldu, "Belki meyve yerler" diyen de. Herkes bir şeyler yapmak istiyordu, bu minik misafirleri korumak, kollamak...

Şaşırtıcı olan şuydu: Hiç kimse korkmuyordu. Normalde ayı görünce kaçacak delik arayan insanlar, bu yavrular karşısında tamamen farklı bir içgüdüyle hareket ediyordu. Sanki hepsinin içindeki o ilkel anaçlık duygusu uyanmıştı.

Yetkililer Devrede

Tabii işin ciddiyetini bilenler de vardı. Hemen Doğa Koruma ve Milli Parklar ekipleri haberdar edildi. Gelen ekipler profesyonelce yaklaştı duruma. Önce güvenlik önlemleri, sonra yavruların sağlık kontrolü...

Uzmanların yüz ifadelerinden anlaşılıyordu ki durum ciddiydi. Anne ayı ortada yoktu - ki bu da en büyük endişeydi. Belki avcılar, belki doğal nedenler... Kimse bilmiyordu. Ama şu kesindi: Bu iki yavru artık insanların şefkatine emanetti.

Geceyi Geçirmek

Güneş batarken, köylülerden bir teklif geldi: "Biz bakalım bu gece onlara." Riski göze alan bir teklifti bu aslında. Ama içlerindeki o sıcaklık, mantığın önüne geçmişti adeta.

O gece, köyde herkes ayı yavrularını konuştu. Kahvelerde, evlerde, telefon konuşmalarında... Hep aynı konu: O iki minik yavru. Sabahı zor ettiler - meraktan uyuyamayanlar bile oldu.

Yeni Bir Yuva

Ertesi gün, yetkililer yavruları alıp uygun bir rehabilitasyon merkezine götürdü. Ama köylülerin yüreklerinde bıraktıkları iz çok daha kalıcı oldu. Belki de o küçük köyde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bu hikaye bize şunu gösterdi: Doğa bazen en beklenmedik anlarda, en beklenmedik şekillerde karşımıza çıkıyor. Ve insan yüreği - ne kadar modernleşirse modernleşsin - hala o ilkel şefkati taşıyor içinde. Ordu'daki o köylüler bunun canlı kanıtıydı.

Kim bilir, belki de o iki minik yavru, insanlarla doğa arasındaki o görünmez bağı bir kez daha güçlendirdi. Ve bizlere, aslında ne kadar da benzer olduğumuzu hatırlattı - hepimiz bu dünyanın çocuklarıyız sonuçta.